1. kör talih, kötü kader, kara yazı, kötü alın yazısı.
    His doom is sealed: Kara yazı onun alnına
    yazılmış/O mahvolmuş demektir.
  2. feci akibet, ölüm, zeval, yokolma, mahvolma.
    to meet one's doom: feci akibete duçar olmak.
    to
    march/be sent to one's doom: mahva/ölüme sürüklenmek.
    The soldiers marched to their doom in battle.
  3. mahkûmiyet (kararı), hüküm, ceza hükmü.
    The judge pronounced the guilty man's doom: Yargıç, suçlunun
    mahkûmiyet kararını bildirdi.
  4. kıyamet günü, son hüküm.
    the day of doom: kıyamet günü.
  5. talihi ters gitmek, alnına kara yazı yazılmak.
    the doomed man: talihsiz/zavallı adam.
  6. mahkûm etmek, aleyhinde karar almak/hüküm vermek.
    The judge doomed the murderer to death by hanging:
    Yargıç, katili idama mahkûm etti.
  7. mahvetmek, yoketmek, öldürmek, söndürmek.
    The weather doomed our hopes for a picnic.
kıyamet alâmeti, kıyamet gününü bildiren işaret. İsim
kıyamet, dünyanın sonu. İsim
birini ölüme göndermek Fiil
ölüm hükmü vermek Fiil
kıyamet, dünyanın sonu.
kıyamet kopması, dünyanın sonu.
until the crack of doom: kıyamete kadar.
zencefilli hurma ağacı
(Hyphaene thebaica) : K. Afrikada yetişen ve meyvesi zencefilli çörek tadı
veren bir ağaç.
gingerbread palm, gingerbread tree, doum palm ile ayni anlama gelir.
İsim
kıyamet peygamberi
ölüme mahkûm etmek Fiil