1. İsim hayalperestlik, hayal kurma, hayallere dalma.
  2. İsim muhayyile, yaratıcı hayal gücü.
    Poetic fancy has produced some great works of art.
  3. İsim kavram, mefhum, fikir.
    I have a fancy that: Bana öyle geliyor ki …
    As the fancy takes her: (Bu) fikir onu sardıkça …
  4. İsim hayal düş.
    That is in the realm of the fancy: O bir hayaldir.
    I hope I will win the loto, but
    this is only a fancy of mine.
  5. İsim kapris, geçici arzu/heves/istek.
    It was just a (passing) fancy.
    He only works when the fancy
    takes him: Aklına esince (canı ne zaman isterse o zaman) çalışır.
  6. İsim merak, heves, meyil, eğilim, temayül.
    He took a fancy to strange little animals: Ufak acayip hayvanlara merak sardırdı.
  7. İsim zevk, zevki selim, sağduyu.
    It took/caught/tickled his fancy: Zevkini okşadı/hoşuna gitti.
  8. İsim kuruntu, vehim, gerçeğe dayanmayan fikir/duygu/inanış.
    Is it just a fancy or do I hear a sound?
  9. İsim aşk, sevda, tutku, iptilâ.
    They took a fancy to each other right away.
  10. İsim görüntü, hayalet.
  11. Sıfat süslü, zarif, fantazi.
    a fancy shirt. a fancy table setting.
    fancy-goods: fantazi eşya.
  12. Sıfat hayalî, hayal mahsulü.
    fancy notions.
  13. Sıfat acayip, kaprisli, meraklı.
  14. Sıfat seçme, seçkin, seçilmiş, nadide, güzide.
    fancy fruits.
  15. Sıfat aşırı, fahiş.
    fancy prices. It's a nice place, but they also have fancy prices.
  16. Sıfat kibar, zarif.
    The fancy bowing of a violonist.
  17. Sıfat süs için yetiştirilen (bitki/hayvan).
  18. Fiil hayal/tasavvur/tahayyül etmek.
    fancy her saying such rude things! fancy him winning the jackpot!
  19. Fiil zannetmek, tahmin etmek.
    I fancy I have met you before.
  20. Fiil beğenmek, sevmek, gözüne kestirmek, gözü tutmak, hoşlanmak, canı istemek.
    I fancy that girl. I don't
    fancy the idea.
    I fancy a swim: Canım yüzmek istiyor.
    Which of these ties do you fancy: Bu kravatlardan hangisini gözün tutuyor?
  21. Fiil neslini islâh etmek için hayvan yetiştirmek.
  22. Ünlem acaba! yok canım! acayip! bak hele!
hayalinin dizginlerini koyuvermek Fiil
birinin merakını okşamak Fiil
hoşlanmak, hoşuna gitmek.
geçici heves
birinin hoşuna gitmek Fiil
birinin hoşuna gitmek Fiil
esmek Fiil
halk tarafından tutulmak Fiil
spor/sanat vb. seven kimse(ler), meraklı/düşkün (kimse).
hoşuna gitmek Fiil
dikkat çeken küçük ticari mal
fantezi kumaş
kıyafet balosu. İsim
özel ekmek Fiil
modacılık
züppe/cici bey, fiyakalı fakat yeteneksiz/değersiz genç. İsim
mahir dalıcı.
fancy diving: mahir dalış. İsim
karnaval elbisesi/kıyafeti.
fancy dress ball: maskeli balo, kıyafet balosu. İsim
kıyafet balosu İsim
maskeli balo
moda fuarı
hayale kapılmak Fiil
bir şeyi çok sevme
fantezi eşya
göz alıcı mallar İsim
lüks mallar İsim
fancy woman İsim
metres, düşük ahlâklı sevgili.
He has a fancy woman = fancy lady in London as well as a wife at home. İsim
fahişe, orospu. İsim
oynaş, sevgili, bir kadının âşığı. İsim
pezevenk. İsim
jigolo. İsim
moda yaratıcısı
kendini beğenmek, kendini bir şey zannetmek.
He fancies himself (as) the fastest swimmer.
He
fancies his French: Fransızcasını bir şey zannediyor/Fransızca biliyorum diye kurumlanıyor.
kendini iyi bir konuşmacı olarak görmek Fiil
lüks ambalaj
hediyelik paket
süslü kâğıt
astronomik fiyat
(US) güvencesiz menkul değerler İsim
bak hele
süsleyip püslemek.
fancy up an old dress with ruffles. Geçişli Fiil
hayırsever kermesi
metres, düşük ahlâklı sevgili.
He has a fancy woman = fancy lady in London as well as a wife at home. İsim
fahişe, orospu. İsim
kontrplak
fantezi iplik İsim
beğenilmek, hoşa gitmek.
moda eşya satan bayi
beğenmek, sevmek, hoşlanmak, gözü tutmak, meyletmek.
It took public's fancy: Halkın hoşuna gitti.
bir şeyden hoşlanmak Fiil
hoşuna gitmek Fiil
cezbedilmek
halkın hoşuna gitmek Fiil