1. aşırı, haddini aşmış, (boyuna kadar) batmış/dalmış, çok ilerlemiş, beter.
    He is far-gone in debt:
    Boğazına kadar borç içinde.
    He has been going increasingly mad over the last 3 years and is now rather far-gone: 3 yıldır gittikçe sapıttı, şimdi ise büsbütün beter.
  2. kesinlikle, şüphesiz, hiç kuşkusuz.
    He's far-gone the best writer of our time: Hiç kuşkusuz zamanınızın en iyi yazarıdır.
(a) çok ilerlemiş, ileri safhada.
to be far gone: (hastalığı) çok ilerlemiş olmak. (b) yıpranmış,
hırpalanmış, yorgun, bitkin, (c) ölümü yakın, ölümün eşiğinde, ölmek üzere, bir ayağı çukurda.