höt
ihtilâflı/münazaalı/çekişmeli/tehlikeli konu.
The subject of abortion became a hot potato.
The subject of abortion became a hot potato.
duraksamak, kararsız olmak, sık sık fikir değiştirmek, bir dediği bir dediğine uymamak, kâh öyle kâh
böyle demek.
He blew hot and cold about accepting the proposal.
He blew hot and cold about accepting the proposal.
bir dediği bir dediğini tutmamak, kâh öyle kâh böyle söylemek/davranmak, hem lehinde hem aleyhinde bulunmak.
yakın, izi üzerinde, yakından izleyen, peşinde, kovalayan, polisçe aranan.
to be hot on the trail
to be hot on the trail
of a thief: bir hırsızın izi üzerinde olmak.
in hot pursuit: yakından izleyerek, peşini bırakmadan.
Sıfat
in hot pursuit: yakından izleyerek, peşini bırakmadan.
son derece şanslı/talihli, şansı yaver, yenilmez, yenme şansı büyük.
a hot team. a hot crap shooter. Sıfat
a hot team. a hot crap shooter. Sıfat
(a) çalınmış, hırsız malı, kaçak.
hot diamonds. (b) tehlikeli.
This town got too hot for him. Sıfat
hot diamonds. (b) tehlikeli.
This town got too hot for him. Sıfat
becerikli, mahir, mükemmel/çabuk yapabilecek durumda/mizaçta.
Finish writing that story while you're
Finish writing that story while you're
still hot. He is not so hot tonight.
Sıfat
(maden işleme) kızgın, ağarmış, işlenebilecek derecede ısıtılmış.
hot working: kızgın maden işleme. Sıfat
hot working: kızgın maden işleme. Sıfat
her an kullanmaya hazır, emre âmade, olağanüstü hallerde kullanmaya mahsus.
The hot line between the
The hot line between the
White House and the Kremlin.
Sıfat
direkt telefon hattı: özellikle devlet başkanları arasında önemli sorunlara çabuk çözüm yolu bulma amacı
güden her an emre âmade haberleşme kanalı.
İsim
stüdyoya telefon edenlerin konuşmalarının yayınlandığı bir radyo ya da televizyon programının sunucusu
(fazla faiz ve güvenlik sağlamak amaciyle) spekülatörler arasında çabucak el değiştiren para.
İsim
şehvet, kuvvetli cinsel arzu.
get/have hot pants for: -e karşı şiddetli cinsel arzu duymak. İsim
get/have hot pants for: -e karşı şiddetli cinsel arzu duymak. İsim
gramofon plağına ses kaydı esnasında tam soğumadan önce hava akımı vermek suretiyle yüzeyde su dalgası etkisi oluşturma
üzücü/sıkıntılı/müşkül durum, ağır mes'uliyetli mevki.
be in the hot seat
mec. sorumluluktan kaçamamak. İsim
be in the hot seat
mec. sorumluluktan kaçamamak. İsim
reklam metinleri ve çizimlerinin hazırlanmasında yaratıcılığa ve yeniliğe yüksek değer veren reklam ajansı
cerbezeli, çok başarılı, ateşli, ateş gibi, tuttuğunu koparır.
a hotshot = hot shot young politician.
a hotshot = hot shot young politician.
çok heyecanlı/sürükleyici/açık saçık şey, görülmedik/olağanüstü nesne.
This movie is hot stuff. İsim
This movie is hot stuff. İsim
sıcak su havuzu: birçok kimseyi alabilecek büyüklükte, ağaçtan yapılmış, suyu basınçlı ve sıcaklığı sabit tutulan yuvarlak havuz.
İsim
kızışmak, şiddetlenmek, hararetlenmek, hızlanmak, şiddet/hız kazanmak.
Air raids began to hot up about
Air raids began to hot up about
the beginnig of July.
Fiil
canlandırmak, kızıştırmak, şiddetlendirmek, hızlandırmak, ilginç hale getirmek, heyecanlı bir konu haline
getirmek.
The studios had hotted up her come back.
Fiil
The studios had hotted up her come back.
güçlük, müşkülât, çıkmaz, varta, baş belası.
get into hot water: belaya çatmak, çıkmaza saplanmak. İsim
get into hot water: belaya çatmak, çıkmaza saplanmak. İsim
veya
like a cat on a hot tin roof
Brit. çok sinirli/endişeli/heyecanlı, yerinde duramayan.
be like a cat on hot bricks: diken üstünde oturmak.
like a cat on a hot tin roof
Brit. çok sinirli/endişeli/heyecanlı, yerinde duramayan.
be like a cat on hot bricks: diken üstünde oturmak.
tatsızlığa/anlaşmazlığa/nahoş olaya yol açmak, rahatını/huzurunu kaçırmak, başını belaya sokmak.
make
make
a place hot for someone: bir yeri bir kimse için cehenneme çevirmek/zindan etmek/durulamaz hale getirmek.
kötü davranarak veya güçlükler çıkararak birinin tahammülünü yitirip gitmesine neden olmak
Fiil
kapışılmak, çok rağbet görmek, kısa zamanda satılmak.
The new book sold like hot cake.
The new book sold like hot cake.
sıcak havanın etkilerini çekmek (sıcak havadan rahatsız olmak
Fiil
Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)
- Korkutmak veya ... kullanılan söz