1. o, onu, ona: cinsiyetsiz adıl, 3'üncü tekil şahıs.
    its: onun.
    they: onlar.
    their:
    onların.
    theirs: onlarınki.
    them: onları/onlara.
    It is raining/snowing: yağmur/kar yağıyor.
    I liked it when she kissed me: Onun beni öpmesi hoşuma gitti.
  2. cinsiyeti bilinmeyen kimse/hayvan için kullanılır:
    Who is it? Kim o?
    It's John.
  3. fikir, eylem, durum vb. için kullanılır:
    I'm opposed to it.
  4. bir tümceye başlarken belirsiz özne olarak kullanılır:
    It's no use worrying: Üzülmenin faydası
    yok.
    It is necessary that evey man do his duty: Herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır.
    It's true that he stole the jewels: Mücevherleri çaldığı doğrudur.
    It's getting late: Vakit ilerliyor/geç oluyor.
    It's said/believed/thought that the war is imminent: Harbin yakın olduğu söyleniyor/zannediliyor.
  5. (kısaltılmış şekli).
    'twas = it was;
    'tis = it is.
nasır bağlamak Fiil
bir şeyi kendi görevi saymak Fiil
emeksiz yemek, her şeyi havadan beklemek, zahmetini/sıkıntısını çekmeden bir sonuca ulaşmak, her güzellik
bir arada olmak.
You spend all your money on beer and then complain about being poor, but you can't expect to have your cake and eat it (too), you know: Hem bütün paranı içkiye (biraya) harcıyor, hem de fakirlikten yakınıyorsun. Herşeyi havadan bekleyemezsin.
kıyabilmek, içi götürmek, … derecede insafsız olmak.
How can you find it in your heart to beat that child?
kafasına sokmak Fiil
fedakârlık yapmak Fiil
dişinısıkmak Fiil
emeksiz yemek, her şeyi havadan beklemek, zahmetini/sıkıntısını çekmeden bir sonuca ulaşmak, her güzellik
bir arada olmak.
You spend all your money on beer and then complain about being poor, but you can't expect to have your cake and eat it (too), you know: Hem bütün paranı içkiye (biraya) harcıyor, hem de fakirlikten yakınıyorsun. Herşeyi havadan bekleyemezsin.
Allah bilir. (Allahtan başka) kimse bilemez.
Kendi iyiliğin için. Cümle, Deyim
Senin iyiliğin için. Cümle, Deyim
bir işi kendi işi saymak Fiil
işi kendi işi saymak Fiil
bir şeyi iş edinmek Fiil
âdet edinmek Fiil
bir şeyi gaye edinmek Fiil
âdet edinmek Fiil
kıyamamak, cesaret edememek, içi götürmemek, yüzü olmamak.
No one had the heart to tell him he was through as an actor.
işe yarasın yaramasın fikrini söylemek Fiil
itibarını borçlu olmak Fiil
bildiği/istediği gibi yapmak, canının istediğini yapmak.
pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek.
bütün hayatını ona bağlamak Fiil
Sen bu işe burnunu sokma! Cümle, Deyim
Sen karışma! Cümle, Deyim
aklına koymak Fiil
(bir şey yapmak) aklına esmek.
öfkesini karısından çıkarmak Fiil
birisinin söylediklerine inanmak.
take my word for it! sözüme inan!
hepsi
hak etmek Fiil
tüymek, uzaklaşmak, tabanları yağlamak.
The only witness had beat it by the time the police arrived.

Now then, beat it: Haydi bakalım, çek arabanı! Defol!
vurulmak, öl(dürül)mek, (savaşta) vurularak ölmek.
He bought it at Gelibolu.
I'll buy it:
Cevabını bilmiyorum, sen (siz) söyle(yiniz).
azar işitmek, zılgıtı/paparayı yemek.
You'll catch it! Paparayı yiyeceksin!
You better hury
home; you'll catch it from mother if you're late.
belaya çatmak, başı derde girmek.
(a) dikkat et! (b) kaç! tüy! bırak! çekil!
sükûnet bulmak, sakin olmak, öfkesi geçmek, yatışmak.
başı dertte olmak, belaya çatmak, başı belaya girmek.
You'll cop it if mother catches you in the kitchen
again.
If you're late you'll cop it: Geç kalırsan görürsün gününü.
çok az gayret sarfetmek, az çaba ile yapmak.
afiyetle !
onu kabul etmek Fiil
dans etmek Fiil
yaya gitmek Fiil
sorumlu, başı dertte.
to be for it: sorumlu olmak, başı derde girmek.
You'll be for it if your
father finds out you've not been to school for 3 days.
zararı yok
(a) azarlanmak, cezalanmak, cezaya çarp(tırıl)mak.
I'll get it if I'm late. (b) anlamak.
cin ve italyan vermutu
(a) (uygunsuzca/usulsüzce/çılgınca) davranmak, (b) meşgul olmak, (c) idare etmek, (d) atılmak, hızlı
gitmek.
go it alone: kendi kendine (yardıma ihtiyaç kalmadan) yapmak, kendiliğinden harekete geçmek.
If no one can help, I'll go it alone.
(a) talih/şans/kader icabı, talihe bakın ki.
As luck would have it, we missed the train: Talihsizliğe
bakın ki treni kaçırdık. (b) (üstünlük/zafer vb.) kazanmak.
The ayes have it: Lehte oy kullananlar kazandı. (c) cezalandırmak, canına okumak.
If he catches you, he'll let you have it. (d) keşfetmek, (çözümünü/cevabını) bulmak.
Eureka! I have it! (e)
k.d. (söylenen durumda) bulunmak.
He never had it so good!.
sıvış, tüy, kaç.
! kımıldama! davranma! öylece dur!
yaya yolculuk yapmak Fiil
sıvışmak Fiil
tüymek, gitmek, uzaklaşmak.
hop it! Çek arabanı! Git! Defol!
gayret etmek Fiil
kabul
herhangi bir şeyi başlatmak Fiil
bir alışkanlıktan kurtulmak Fiil
krallık taslamak.
bir taşıt aracını durdurmak Fiil
yürümek Fiil
çaresiz kabul etmek Fiil
(a) başarmak, muvaffak olmak, (gayeye/hedefe) ulaşmak/erişmek/yetişmek, kazanmak.
to make it through
college. to make it to the train. (b)
make it with …
kaba … ile cinsel ilişkide bulunmak, sikmek.
Bill says he has made it with Sue.
idare etmek Fiil
sus
yapma
yavaş yavaş/tedricen (çok az masrafla) istediğini elde etmek, gayesine ulaşmak.
önemsiz olmak Fiil
kârsız
çok çalışmak, fazla spor yapmak.
I've been rather overdoing it lately, I need a holiday.
gururlanmak Fiil
övünmek Fiil
(US) kabarmak Fiil
pig ile ayni anlama gelir. sıkışık bir halde pis/izbe /ahır gibi yerde yaşamak. pig together:
aynı odayı paylaşmak, bir odada yatıp kalkmak.
birine hoş olmayan bir şeyi yaptırmak Fiil
kıyameti koparmak Fiil
meşakkate/sıkıntıya katlanmak, rahatını feda etmek.
The boys will have to rough it at camp.
icabına bakmak Fiil
işin içinden kendini sıyırmak Fiil
dur
kes
sesini çıkartma
kes şunu
yaya gitmek Fiil
becermek Fiil
kotarmak Fiil
(a) anlamak.
I take it that you're not interested. (b)
argo katlanmak, dayanmak, (c) kabullenmek,
kabul etmek, razı olmak.
I'll take it on your say-so: Dediğini aynen kabul ediyorum.
take it into one's head to do something: bir şey yapmayı aklına koymak.
kahrolası
hakçası İsim
vazgeçmek Fiil
iyi bir fikir olmadığına karar vermek Fiil
serserice dolaşmak Fiil
kolayca kazanmak Fiil
özel muamele istemek Fiil
üstüne bir bardak su içmek Fiil
anlaşılan
yaraşır
It's been long time: Uzun zaman geçti. It's rained: Yağmur yağdı.
(o … dur).
It's snowing. It's very interesting.
söylendiğine göre
bana öyle geliyor ki
=
it will, it shall.
It'll rain: Yağmur yağacak. Sıfat
söz üm ona
hacet yok
hava ağır
Kaybol! Cümle
Topukla! Cümle
Çabuk git! Cümle
Yıkıl karşımdan! Cümle
Lanet olsun! Cümle
Kahretsin! Cümle
Tüüü! Allah kahretsin! Allah müstahakını/belasını versin!
bugger it! I missed my train.
bugger
the lot of you! Go away at once! Topunuzun Allah belasını versin! Derhal defolun!
konuyu kararlaştırılmış saymak Fiil
beraberlik ilan etmek Fiil
beraberliği kabul etmek Fiil
berabere kalmak Fiil
Kes sesini! Cümle
Sus! Cümle
Kapa çeneni! Cümle
(Hay) Allah belasını/müstahakını versin! Kahrol! lânet olsun!
vah vah! tüh! vay canına!
dash it, I've lost again!
Çok da kafana takma.
Boşver.
ayrıcalık addetmek Fiil
sonuçlanana dek mücadele etmek Fiil
bir şeyden cezasız paçasını kurtarmak Fiil
haklı olmak Fiil
doğru anlamak Fiil
hayatını düzene sokmak Fiil
şiddetle saldırmak Fiil
ölçüyü aşmak Fiil
Anladım.
Tamam.
Anladın mı? İsim
pireyi gözünden vurmak Fiil
tam isabet kaydetmek Fiil
Nasıl gidiyor?
Kaç para?
Emin değilim.
Değer mi?
Sende kalsın.
Senin olsun.
deneyim gereği bilmek Fiil
ister istemez katlanacaksın
kısa kesmek Fiil
birşeyde başarılı olmak Fiil
biriyle cinsel ilişkiye girmek Fiil
önemli değil
tıkınmak Fiil
büyütmek Fiil
başka türlü ifade etmek Fiil
Yapma! Cümle
Kes şunu! Cümle
büyütmek Fiil
olay ya da sorun çıkartmak Fiil
şanslı olmak Fiil
(kâğıt oyunu) küçük kâğıt atmak Fiil
İster al, ister alma.
olduğu gibi söylemek, gerçeği anlatmak.
O kadar mı?
gerekli olduğunu düşünmek Fiil
lüzum görmek Fiil
mümkün görmek Fiil
çalışmayı bırakmak Fiil
başka her şeyden sonra
dikkat et
Bir çözüm buluruz.
Ne yazıyor?
neye yarar ?
Ne var?
Saat kaç?
(giyinişi/düşünüşü/davranışı) zamana uygun, modern.
be with it: zamana/modaya uymak, şık giyinmek.
Söylenenlere bakılırsa, ...
  1. hound
  2. tearaway
  3. yellow dog
  4. bastard
  5. dog
  6. pooch
the house abutted onto the police station
dogfight İsim, Askerlik
son of a bitch (S.O.B.) Ünlem
observance
dog- fight
dog-fight
sty İsim, Tıp
currish
dirty lot

Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)

  1. Köpek