1. kalıp, matris.
    Molten metal is poured into a mold = mould.
  2. genel biçim.
  3. kalıpla yapılmış şey.
    a mold = mould of jelly.
  4. kalıpla verilen biçim.
  5. şekil, biçim.
  6. örnek, model, numune.
  7. (ayırıcı) nitelik/vasıf/karakter, yaratılış, tıynet, tabiat, huy.
    He's a man who doesn't fit into
    the conventional mold = mould of the typical retired army officer.
  8. Mimarlık (bkz: molding ) (3).
  9. küf.
    The bread was covered with green mold = mould.
  10. küflen(dir)mek, küf bağla(t)mak.
  11. toprak, hümüslü toprak, yumuşak ve mümbit toprak.
  12. şekillendirmek, biçimlendirmek, şekil/biçim vermek.
    He mold = moulded a rabbit out of a clay.
  13. kalıplamak, kalıba dökmek/sokmak, kalıba dökerek/sokarak şekil/biçim vermek.
  14. (döküm) kalıp yapmak.
  15. etkilemek, etkili/müessir olmak, oluşturmak, tesir etmek, teşekkülünde âmil/müessir/etkili olmak.
    To
    mold = mould public opinion: Kamu oyu oluşturmak.
    To mold = mould the character of a child.
  16. (hamur vb.) yoğurmak.
  17. (bir şeyin) şeklini almak, (elbise) bedene oturmak.
    a dress that mold = moulds the figure.
  18. (bkz: mold ) / (bkz: moldability ) / (bkz: moldable ) / (bkz: molder )
karakter oluşturmak Fiil
kurabiye kalıbı İsim, Gıda ve Mutfak
aynı kalıptan çıkmış
kurabiye kalıbı İsim, Gıda ve Mutfak
mastar
klişe
şablon
kalıp
enjeksiyon kalıbı İsim
pas lekesi
yaprak gübresi, funda toprağı. İsim
yaprak küfü: bazı bitkilerin yapraklarına ârız olan hastalık. İsim
ana kalıp
harf dökümü yapmak Fiil
kalıp gözü İsim, Makine
kalıp maçası İsim, Makine
(a) Muscovy duck, (b) misk ördeği
(Biziura lobata): Avustralyada yaşar. Kuluçka zamanında misk gibi kokar.
kalıp almak Fiil
kalıp