1. emin, kani.
    I'm not quite sure: Pek emin değilim.
    How can you be so sure? Nasıl bu kadar emin olabilirsin?
  2. sağlam, muhkem, güvenilir.
    He was never sure of her: Ona asla güvenemiyordu.
  3. olumlu, müspet.
  4. kesin, kat'î, muhakkak.
    He is sure to come: Muhakkak gelecek.
  5. şüphesiz, kuşkusuz.
  6. kaçınılmaz, mukadder.
    Death is sure: Ölüm mukadderdir.
  7. sabit, metin.
  8. yanlışsız, hatasız, isabetli.
    a sure aim.
  9. (a) şüphesiz, kuşkusuz, hiç şüphe yok ki, (b) mutlaka, kesinlikle, muhakkak ki, (c) elbette, tabiî, evet, hay hay.
rolünü iyi ezberlemiş olmak Fiil
Tabii ki! Ünlem
Ne demek! Ünlem
Elbette! Ünlem
Baş üstüne! Ünlem
dikkat etmek, emin olmak, unutmamak, ihmal etmemek, mutlaka yapmak.
be sure of something: bir
şeyden emin olmak.
I am sure of it: Bundan eminim.
Be sure not to forget: Sakın unutma!
Be sure to close the windows: Pencereleri kapatmayı unutma.
Be sure to come early: Mutlaka erken gel.
I'm sure I don't know: Vallahi bilmiyorum/haberim yok!
kesinlikle, kat'î olarak.
I don't know for sure: Kesinlikle bilmiyorum.
adı gibi bilmek Fiil
temin etmek Fiil
emin olmak, kanaat getirmek, güvence/teminat altına almak.
bu kesindir
elbette, muhakkak, haklısınız.
She's not very pretty to be sure, but … : Güzel olmadığı muhakkak,
fakat …
It's John, to be sure! John, ta kendisi!
gerçekten, hakikaten, umulduğu/beklendiği gibi, muhakkak.
besbelli, âşikâr, muhakkak, gerçekten, sahiden.
I said he would come and sure enough he did: O
mutlaka gelir dedim, işte geldi.
and sure enough he won the elections: gerçekten de seçimi kazandı.
ayağını sıkı basan
hata yapmayan
kesin delil
kesin/muhakkak olan şey.
Birşey değil.
Rica ederim.
kesin bir şey
yüzde yüz, elde bir.
kesinkes emin olma
çok emin olmak Fiil
tartışmasız
hiç şüphe yok, kesinlikle, şüphesiz, yüzde yüz.
kesinkes
emin toprağa basmak Fiil
bir şeyden kesinlikle emin olmak Fiil
birinin rızasından emin olmak Fiil
birinin muvafakatından emin olmak Fiil
kendine güvenmek Fiil
garantilemek Fiil
temin etmek, sağlamak, tahkik etmek, soruşturmak, işin aslını anlamak, emin olmak, kanaat getirmek, sağlama
bağlamak.
make sure of a fact: bir vak'ayı tahkik etmek.
make sure of a seat: kendine bir mevki sağlamak.
başarı vadeden bir planı uygulamak Fiil
Köpeği an, taşı hazırla (Kendinden bahsedilirken çıkagelen biri hakkında söylenir). Sıfat
kendisinden söz edilirken çıkagelen kişi için kullanılır
güvenle
  1. İsim, Din ve İnanç surah
  2. İsim, Din ve İnanç Quran verse
  3. İsim, Din ve İnanç Quran chapter
  4. (Koran) sura
Surah al-Ahzab Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Araf Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Baqarah Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Jinn Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Anfal Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Fatir Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Fatihah Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Haj Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Alaq Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Isra Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Ma'idah Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Mumtahina Özel Isim, Din ve İnanç
Surah an-Nisa Özel Isim, Din ve İnanç
Surah at-Tawbah Özel Isim, Din ve İnanç
Surah al-Yaseen Özel Isim, Din ve İnanç
Surah az-Zumar Özel Isim, Din ve İnanç
to give six weeks'notice Fiil
meantime
minimum period
maximum duration İsim
for a stated term days
time limit
for an unlimited period
till the cows come home
indefinite period İsim
within the specified timeframe Zarf
within a specified time Zarf
for a while Zarf
to dally with Fiil
to compute a period Fiil
to come to pass Fiil
period of usefulness
eternity İsim
in course of one's employment
eternity İsim
time- expired
additional period
period of grace
option İsim, Bankacılık
to make a stay of some length Fiil
at some length
elapsed time Bilgi Teknolojileri
to outstay one's welcome Fiil
strict time limit
discount period
to have a long wait at the station Fiil
period of proposed stay
material period
legal term
peremptory term
to rest for a (short) spell Fiil
temporarily Zarf
presently Zarf
snatch
short span of time
to wait a wee Fiil
at short notice
to make a short stay
brief sojourn
recently Zarf
shortly Zarf
to be detained in port Fiil
reasonable period of time
within reasonable time
within a reasonable time
normal duration İsim
quite a while
space of ten years
mean duration
equated period
to grant a delay payment Fiil
to grant a delay for payment Fiil
grace period
in the prescribed time
for the duration of the war
time-expired
term
space
time
length
spell
time granted
compass
time frame İsim
while
season
start
window İsim
time span
streak
space of time
duration İsim
period
respite
tract of time
span
tide
timeframe İsim
to take Fiil
deadline
to compute a period Fiil
computation of time
computation of term
computation of period
to apply for a delay Fiil
to ask for a delay Fiil
to ask for time Fiil
timer Bilgi Teknolojileri
to alter the time limit Fiil
time limit İsim
to accord a respite Fiil
to grant a respite Fiil
to give a term Fiil
to allow time Fiil
application for respite
extension of time İsim, Hukuk
time extension İsim, Hukuk
terms of continuation İsim
to allow time Fiil
to give time Fiil
time prescribed for appeal
total duration of studies İsim, Eğitim
reasonable time
seculum
till the cows come home
chargeable time İletişim
quarterly period
calendar quarter

Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)

  1. Kur’ân-ı Kerîm’in en küçüğü üç, en ... dört bölümünden her biri

Bir olayın ... bülümü, müddet1
Çorak, verimsiz