traverse …

  1. Fiil …e itiraz etmek
  2. Fiil …i reddetmek
  3. Fiil …e karşı çıkmak
(bir yandan öbür yana) geç(ir)mek.
(bir yolda) gidip gelmek, ileri/geri hareket et(tir)mek.
(boyunca) uzanmak.
A covered bridge traverses the stream.
aşmak, geçmek.
The climbers traversed the east face of the mountain with ease.
yana kaydırmak/hareket ettirmek.
dikkatle incelemek/muayene etmek, gözden geçirmek.
engellemek, engel olmak, karşı gelmek.
yalanlamak, inkâr etmek, reddetmek, aksini söylemek.
iddiayı reddetmek. Hukuk
topu yana döndürmek/çevirmek/tevcih etmek. Denizcilik
(karşıdan karşıya) geçme, geçiş.
engel, mania.
enine/çapraz çizgi.
geçit, karşıdan karşıya geçiş yolu.
çapraz kısım/parça, travers.
geminin volta seyri.
traverse sailing: volta seyri.
traverse table: volta cetveli. Denizcilik
istihkâmın ara/enine siperi.
(topu) yana döndürme/çevirme, tevcih etme.
takım tezgâhında (a) hareketli parça, (b) bu parçanın hareketi. Makine
iddiayı reddetme, inkâr, red. Hukuk
arazi sürveyinde ölçülen arazi kesimi.
traverse survey: poligon usulü ölçme.
aykırı, çapraz, enine.