zorunda

zorunda bırakmak

to force Fiil

zorunda bırakmak

to compel Fiil

zorunda kalmak

to have to account for sth Fiil

acı ilaç içmek zorunda kalmak

to eat crow Fiil

aç bırakılarak boyun eğmek zorunda kalmak

to be starved into submission Fiil

bir baskı altında bir şeyi yapmak zorunda olmak

to be under compulsion to do sth Fiil

bir işin hoş olmayan yanı ile uğraşmak zorunda kalmak (bir pazarlıktaki elverişsiz koşul

to get the wc end of the stick

bir konuşma yapmak zorunda kalmak

to have been let for a speech Fiil

bir suçlama altında yaşamak zorunda olmak

to be labouring under an accusation Fiil

bir şeyi göğüslemek zorunda olmak

to have to face sth Fiil

bir şeyi nezaket icabı yapmak zorunda olmak

to be in courtesy bound to do sth Fiil

bir şeyi yapmak zorunda olmak

to be under the necessity of doing sth Fiil

bir şeyle uğraşmak zorunda kalmamak

to be spare d sth Fiil

birine açıklamak zorunda olmak

to owe someone an explanation Fiil

birini çabuk davranmak zorunda bırakmak

to force someone's hand Fiil

birini çekilmek zorunda bırakmak

to edge out someone Fiil

biriyle birlikte zaman geçirmek zorunda kalmak

to be stuck with someone Fiil

birşey yapmak zorunda olmak

to be required to do something Fiil

birşeyi kabul etmek zorunda kalmak

to reluctantly admit something Fiil

birşeyi kabul etmek zorunda kalmak

to grudgingly admit something Fiil

birşeyi vermek zorunda kalmak

to yield up something Fiil

birşeyi yapmak zorunda olmak

to have to do something Fiil

burnunu yere sürtmek zorunda kalmak

to have to eat dirt Fiil

bütün kayıtları tutmak zorunda olmak

to be required to keep full records Fiil

çabuk işe başlamak zorunda olmak

to need a tight hand Fiil

çalışmak zorunda olmak

to be obliged to work Fiil

damın ağırlığını çekmek zorunda kalmak

to have to support the weight of the roof Fiil

evini satmak zorunda kalmak

to be obliged to sell one's house Fiil

gitmek zorunda olmak

to walk the plank Fiil

hastalık yüzünden istifa etmek zorunda kalmak

to be compelled by illness to resign Fiil

hastalık yüzünden istifa zorunda kalmak

to be compelled by illness to resign Fiil

her müşteriyi kabul etmek zorunda olmayan otel

private hotel

iki şıktan birini tercih etmek zorunda olmak

to come to the crossroads Fiil

istenilmeyen bir sorumluluğu yüklenme zorunda kalmak

to land with Fiil

kanuni yedek akçe bulundurmak zorunda olmak

to be required to keep legal reserves Fiil

kendini bir teklifi kabul etmek zorunda hissetmemek

to not feel bound to accept an offer Fiil

kendini birşey yapmak zorunda hissetmek

to be called to do something Fiil

mahkemeye hesap vermek zorunda olmak

to be responsible to the court Fiil

masraf üstlenmek zorunda kalmak

to be condemned in costs Fiil

masrafları üstlenmek zorunda kalmak

to be condemned in costs Fiil

müşterinin bankaya haber verme zorunda olmadığı

subject to check

nafaka ödemek zorunda olmak

to be under obligation to pay alimony Fiil

nafaka yükünü yüklenmek zorunda kalmak

to be liable for support Fiil

ödemek zorunda olmadan

to pay a bill under protest

pahalı ödemek zorunda kalmak

to pay a devil Fiil

sabit bir güzergâh izlemek zorunda olmak

to be on a tight schedule Fiil

sonuçlarına katlanmak zorunda kalmak

to abide by the consequences Fiil

sürekli bir şeyi düşünmek zorunda olmak

to get something on the brain Fiil

şartlara göre hareket etmek zorunda olmak

to be ruled by circumstances Fiil

taşıt araçlarının yavaş gitmek zorunda olduğu bölge

slow-drive zone

yabancı ülke vatandaşlarının yatırmak zorunda olduğu teminat

cautio judicatum solvi İsim, Hukuk

yapmacık davranış ; bir şey yapmak zorunda kalmak .

constrained manner to find oneself constrained to do sth

yoksul hayatına alışmak zorunda kalmak

to have to reconcile oneself to a life of proverty Fiil

yüksek faiz ödemek zorunda olmak

to sit at a high interest Fiil