[going]

işletme değeri Noun
başarılı bir iş.
mahsulü alivre alma
var/mevcut olmak.
Is there any food going? Yiyecek bir şey var mı?
tam faaliyette bulunmak Verb
son sürat gitmek Verb
ucuza gitmek Verb
altmışa merdiven dayamak Verb
Şartsız tümcelerde gelecek zaman yerine geçer ve şu anlamları verir: (a) özne bir şahıs ise niyet, tasavvur
bildirir.
He's going to buy her some shoes: Ona ayakkabı alacak (almaya niyetleniyor). (b) kontrol dışı doğal olaylar vb. hakkında olasılık bildirir:
It is going to rain: Yağmur yağacağa benziyor.
I'm going to be sick: (Galiba) hasta olacağım.
iş için A'ya yolculuk etmek Verb
iyice eğlenecek olmak Verb
hâlâ mükemmel çalışmak Verb
(fiyatlar) yükselmeye devam etmek Verb
baskıya girmeden önce
titiz inceleme
uysal
(at) rahvan giden
yumuşak
gevşek
uysal çocuk
zor/müşkül bulmak.
(a) harekete geçmek, (işe) başlamak.
get going! Haydi! başla! (b) çabuklaştırmak, ivmek.
(US) birini sıkı bir şekilde sorguya çekmek Verb
gidiş, gitme, hareket, azimet, ayrılış.
Our going was delayed while the ship waited.
His going
was sudden: Ayrılışı ânî oldu.
We were sad to hear of his going (=death): Ölüm haberine üzüldük.
yol durumu, seyahat/yürüyüş şartları/imkânı.
The going was bad: Yol durumu fena idi.
Let's
leave while the going is good.
The mud made it rough/hard/heavy going for the car: Çamur, arabanın yol almasını zorlaştırdı.
ilerleyiş, ilerleme, terakki.
Good going toward the presidency. He found the going too slow and gave up the job.
goings: davranış, tutum, tavır ve hareket.
işleyen, yürüyen, giden, devinen, hareket eden, hareketli, faal, faaliyet halinde olan.
set the clock going: saati kurmak.
mevcut, var olan.
He's the biggest fool going. That's the best car going.
başarılı, faaliyetine (başarı ile) devam eden.
a going company.
a going concern: başarılı iş/şirket.
geçerli, cari, mutat, olağan, yaygın, hüküm süren.
What is the going price of good farmland in Bursa?
(borsa) simsarının müşterilerininkinden önce kendi adına işlemler yapması
yanaşma
gidiş geliş
(borsa) hemen satmaları amacıyla yatırımcılara simsarlar tarafından satın alınan tahviller
balayına çıkan gelinin giydiği giysi
bir dosta ihanet etme
sözünü tutma
tornistan
kefalet
aşma
tekellüf
yürüyen iş
para getiren işyeri
halen faal ticarethane
faaliyette bulunan teşebbüs
işletmelerin devamlılığı ilkesi
işletmenin sürekliliği ilkesi Noun, Accounting
(şahıs) iniş
alçalış
inme
alçalma
rayiç fiyat
yürüyen ticarethane
lehinde
çok ucuza satılan
(açık artırma) sat
kayıt ve tescil
giriş
safralı
borçlanma
yürürlüğe girme
daimi envanter
fiyatların yükseleceği ve daha sonra pahalıya satılıp kâr edileceği beklentisiyle mal veya menkul değer satma
tecennün
piyasa fiyatı
Yolumda Giderken Proper Name, Cinema
hareket
gidiş
(a) yaklaşıyor, geliyor, hemen hemen, aşağı yukarı.
It's going on ten o'clock: Saat ona geliyor.
(b) vuku buluyor, oluyor.
What's going on here? Burada ne oluyor? (c) süren, devam eden.
There is nothing going on: Hiçbir şey olduğu yok.
That party has been going on all night: Eğlence bütün gece sürdü.
greve gitme
çıkma
çıkış
sönme
huruç
(US) tasfiye satışı
tersleme
(US) baştan aşağı gözden geçirme
takbih
azarlama
cari fiyat
halka açık olan bir şirketin hisse senetlerini piyasadan satın alarak toplaması
halka açılmak Verb
özel şirketin hisse senetlerini satışa çıkararak halka açılması
cari ücret
cari faiz haddi
çok kuvvetli teminat teşkil eden ipotek karşılıklı senetlerin cari fiyatı
sefere çıkan gemi
(US) fiyatların düşeceği ve daha sonra ucuza satın alınarak kâr edileceği beklentisiyle mal veya menkul değer satma
mevcut
zengin
başarılı olma
canla başla devam etmek Verb
gözden geçirme
tetkik
yatma
baskıya verilme
sine-i millete gitme
saat mekanizması, (saat ibrelerini döndüren) çark düzeni. striking train Noun
kote edilen değerlerin yükselmesi
işletme değeri
kullanım değeri
belli koşullar aynı kalmak şartıyla
arz ve talepte değişiklik olmadan bir mal ve hizmetin tahmini değeri
normal cari ücret
cari ücret
bir ürün ya da hizmetin reklam bütçesi için birbirini izleyen on iki aylık süre
bu yaz Afrika'ya gitmeyi düşünmek Verb
elliye merdiven dayadı
ağır ve güç ilerleme
Nasıl gidiyor?
iç inden gitmek gelmiyor
kırmızı ışıkta geçtiğim için ceza yedim
dışarı çıkmayı canım pek çekmiyor
Ben biraz çıkıyorum.
içeri üşüşen kalabalık
giren kiracı
devam etmek Verb
(yoluna) devam etmek, ilerlemek. Verb
sanayii yürütmek Verb
dere tepe düz gitmek Verb
tutturmak Verb
kulislerde neler olup bittiğini bilmek Verb
karışık duygular içinde olmak Verb
ne yaptığını bilmez halde olmak Verb
kafası karışmış olmak Verb
açık deniz filosu Noun
devam etmekte ısrar etmek Verb
ağır kayıt ve şartlar
bir makineyi çalıştırmak Verb
makineyi çalıştırmak Verb
işletmek Verb
harekete geçirmek Verb
fabrikayı çalıştırmaya başlamak Verb
büroyu asmak Verb
tiyatroya gitme
tiyatroya gitme
Aramızda birşey yok.
köklü
işletme değeri
mevcut kapasite mizi artıracağız
...'le aranızda birşey mi var?
Neler oluyor?
Bu da ne demek şimdi?
Senin neyin var?
Neler oluyor?
Ne oluyor?
Ne var ne yok?
Ne demek istiyorsun?
Lafı nereye getirmeye çalışıyorsun?
hazır koşullar elverişli iken
ayrıntılara girmeden
çok fazla ayrıntıya girmeden Adverb
çok fazla ayrıntıya girmeksizin Adverb