açık, kilitsiz, içine girilebilir.
an open door/window/drawer. break open: kırıp açmak.
Keep open house/board
mec. kapısı herkese açık olmak, konuksever olmak.
Keep your eyes open: Gözünü aç.
open boat: güvertesiz gemi, açık sandal.
half open: yarı açık, aralık.
open shed: sundurma.
cut open: kesip açmak.
Adjective
halka mahsus, herkese açık, serbest.
the open market: serbest pazar.
open race: herkese
açık yarışma.
an open competition: açık müsabaka.
open championship: dünya şampiyonluğu.
wide open: apaçık, (kapı vb.) ardına kadar açık.
Adjective
açık, gizlenmemiş, âşikâr, gözönünde bulunan.
an open secret: herkesçe bilinen bir sır.
open to doubt: şüphelenilir, su götürür.
open hostility: açık düşmanlık.
Adjective
açılmış, gelişmiş.
an open flower.
Adjective
boş, münhal, emre âmade, hazır, açık (memuriyet vb.).
The job is still open.
Adjective
çözümlenmemiş, sonuçlanmamış, muallâkta.
several open questions.
Adjective
olgun, geniş fikirli, anlayışlı, peşin hükümden uzak.
an open mind: olgun fikir.
Adjective
cömert, eli açık.
to give with an open hand.
Adjective
(a) ünlü, açık: ağzı tam açarak söylenen.
father, calm sözcüklerindeki
a gibi. (b)
açık, sesli harfle son bulan (hece).
Adjective, Phonetics
samimî, açık yürekli, içten, dürüst.
an open face. Let's be open with each other.
Adjective
kabule hazır.
with open arms.
Adjective
(av, balık avı) yasaklanmanış, serbest.
open season: serbest av mevsimi.
Adjective
(tehlikeye) maruz, korunmamış, savunmasız.
Adjective
(iğne işi, örgü vb.) delikli.
Adjective
ılıman, mülâyim, çok soğuk değil.
an open winter.
Adjective
geniş, aralıklı (satır).
Adjective, Printing
parmakla kapatılmadan çalınan.
Adjective, Music
âsayişi gevşek, kumar ve fuhuş gibi yasa dışı eylemleri yeterince kontrol edilmeyen.
an open town.
Adjective
(savaşta) savunmasız, müdafaasız, (istilâya) açık.
open city.
Adjective
açık havada, açıklıkta olan.
Adjective
sınıf farkı gözetmeyen, sınıfsız.
an open society.
Adjective
alenî, açıktan açığa.
open disregard of rules.
Adjective
engelsiz, seyrüsefere elverişli.
an open coast.
the open sea: açık deniz, engin.
Adjective, Maritime Traffic
(hesap) açık, dengelenmemiş, kapatılmamış.
Adjective
açmak.
open the door/window. to open a book.
Verb
umuma (geliş gidişe vb.) açmak, açık tutmak.
Verb
yarmak, delmek, (tünel/geçit vb.) açmak.
Verb
(paketi/kutuyu vb.) açmak.
Verb
yaymak, sermek.
to open a map.
Verb
yarmak, deşmek, kesip açmak.
to open an abscess.
Verb
(ticarete/işe vb.) başlatmak, (dükkân vb.) açmak.
to open a store/a office.
Verb
genişle(t)mek, uza(t)mak, aç(ıl)mak.
to open ranks. The ranks began to open .
Verb
aydınlatmak, tenvir etmek.
to open the mind.
Verb
açıklamak, açığa vurmak.
to open one's heart.
Verb
(görüşmeye vb.) başlamak, (müzakereyi) açmak.
to open negotiations: müzakerelere başlamak.
The story opens with a snowstorm: Hikâye bir kar fırtınası ile başlıyor.
Verb
(a) davayı tekrar gözden geçirmek, (b) davaya başlamak, jüri önünde açış konuşması yapmak.
Verb, Law
açılmak.
The shop opens at 10: Dükkân saat 10'da açılır.
Verb
(yara vb.) deşilmek, yarılmak, açılmak.
The wound opened again.
Verb
gözönüne çıkmak, yayılmak, serilmek, açılmak.
Verb
bakmak, nazır olmak.
The door opened on a courtyard/onto a garden.
Verb
(tiyatro mevsimini) açmak.
Verb
(engelleri) ortadan kaldırmak, (yolu vb.) açmak.
to open a way through a crowd.
Verb
(okul vb.) açılmak, çalışmaya başlamak.
School opens tomorrow: Okul yarın açılıyor/başlıyor.
The meeting opened with a prayer for our country.
Verb
(kitap sayfasını) açmak, çevirmek.
open to page 33.
Verb
(iskambilde) ilk kartı oynamak.
Verb
açıklık, açık alan/saha, meydan.
Noun
açık hava.
I spent the afternoon in the open and got badly sunburned.
Noun
herkese açık yarışma.
Noun
(hisse senetleri) en baştan talep görmek
Verb
Açık Mimari
Information Technology
açık ihale
Noun, Public Administration
amatör şampiyona
Noun, Sports
(sigorta) henüz kararlaştırılmamış sigorta talebi
müdür ve memurları ortaklarca seçilen şirket veya organları o yörede oturanların oyları ile seçilen kamu tüzel kişisi
açık oturum halindeki mahkeme
(US) açık kredi (maddi bir güvence olmaksızın açılan kredi
açık ekonomi (ticaret kısıtlamalarının bulunmadığı bir ekonomi
ortak kullanılan tarlalar
Noun
(borsa) durgun açılmak
Verb
yatırım şirketinin kendi hisse senetlerini halka sattığı ve bunun gelirini başka kıymetli menkullere yatırdığı yatırım şirketi
mal için para talebinde artış olduğu ve fiyatların denetlenmediği durum
herkesçe bilinen aciz durumu
birden çok yerdeki malları kapsar
açık pozisyon sayısı
Noun, Banking
belirsiz saatlerde açılmak
Verb
açık hesap kalemleri
Noun
gidiş noktasıyla dönüş noktasının farklı olduğu gidiş-dönüş yolculuğu ya da bileti
açık ipotek (vadesinden önce herhangi bir tarihte cezasız olarak ödenebilir ipotek
(Br) parlamentoyu açmak
Verb
açık maden ocağı işletmesi
ustura
Personal Care-Hygiene
açık piyasa satışları
Noun
umumun tanık olduğu skandal
belli hayvanların avlanmasının caiz olduğu mevsim
açık slip (yapıldıkça beyan edilen sevkıyatları temin etmeye yeterli bir meblâğı kapsayan broker slip'i
(Br) inşaat yapılmamış arsalar
Noun
kullanma tarihi belirlenmemiş açık bilet
henüz tamamlanmamış bir işlem
(US) herkese açık sendika
cinayeti tespit edip de suçluyu tespit etmeyen karar
açık yol
Maritime Traffic
(buzsuz) gemi trafiğine elverişli su
(matbaacılıkta) harflerin ya da sözcüklerin arasını açmak
Verb