zest

  1. Noun haz, zevk, hoşlanma, telezzüz.
    He ate it with great zest. A zest for reading.
  2. Noun tat, lezzet, nefaset.
  3. Noun çeşni/lezzet/rayiha veren şey.
  4. Noun şevk, heyecan.
    zest for living. He entered into the work with zest /with a zest which surprised us
    all. The danger of being caught added a zest to the affair.
    Story of full zest: heyecanlı/zevkle okunan hikâye.
    It adds zest to the episode: Bu hikâyeye ayrı bir heyecan ve çeşni katıyor.
  5. Noun gıdaya lezzet/çeşni vermek için kullanılan limon/portakal kabuğu.
  6. Noun gayret, azim.
    to fight with zest: gayretle/bütün gücü ile çarpışmak.
  7. Transitive Verb haz/zevk/tat/lezzet/çeşni/rayiha vermek/katmak.
  8. Transitive Verb şevk/gayret/heyecan/azim vermek/katmak.
koflaşmak Verb
bir plana zevkle başlamak Verb
limon kabuğu Noun, Food-Kitchen
portakal kabuğu Food-Kitchen
renk vermek Verb
bir şeye lezzet katmak Verb