dış+, dışarıda bulunan/yaşayan vb.
outlying, outpatient gibi.
Ön Ek
(dışarı) çıkan/giden/yönelik.
outbound, outstretch gibi.
Ön Ek
fiil kökünün gösterdiği işin zamanını/yerini/sonucunu bildirir:
outcome, outcry gibi.
Ön Ek
bir fiile/sıfata vb. eklendiği zaman üstünlük/aşırılık/fazlalık belirtir:
outdo: daha iyi yapmak,
outsmart: daha akıllı/kurnaz olmak,
outgrow: daha fazla/aşırı büyümek vb.
NOT:
OUT ile başlayıp sözlükte bulunamayan sözcüklerin anlamını asıl söcüğün anlamından yukarıdaki kurallar yardımiyle çıkarmak mümkündür. Bunlardan bazıları bunu izleyen sayfaların altında gösterilmiştir.
Ön Ek
(siyasi parti) iktidar olmamak
Fiil
(sır) açıklanmış olmak
Fiil
örtme (negatif fotoğraf ya da baskısı üzerindeki bazı bölümleri maskelemek ya da ışık geçirmez boya ile boyamak yoluyla yok etmek
Fiil
dışarıda lokantada yemek yemek
işten çıkarken kart basmak
Fiil, İşletme
gereksiz şeyleri ayıklamak
Fiil
toplumun dışında kalmak
Fiil
birini tepip dışarı atmak
Fiil
ayrıntılı haritasını çizmek
Fiil
maden ocağı açarak madeni çıkarıp almak
Fiil
dışarı, dışarıya.
Open the bag and take the money out. Go out of town. To go out for a walk.
Zarf
dışarıda.
Shut the door and keep the wind out. Let's have an evening out at the theatre. Let's sleep out (in the garden).
day out: izin günü.
There is no other way out: Başka çıkar yol yok.
Zarf
uzakta, uzağa.
to go out to America.
Zarf
herkese, her tarafa.
Give out all the tickets. Spread out the cloth.
Zarf
tamamen, baştanbaşa, büsbütün, sonuna kadar, son derece.
Clean out the room. I'm tired out. The house was burned out. to pump a well out.
Zarf
iyice, kökten, temelden.
think something out: bir şeyi iyice düşünmek, düşünüp taşınmak.
to wash out the dirty marks.
Zarf
yüksek sesle.
sing/cry/shout/call out. speak out. Read the names out.
Zarf
oyun dışı, (iktidar vb.'den) düşmüş.
The Labor Party is out.
Zarf
bütün ayrıntılarıyla, etraflıca, noksansız bir şekilde.
Think/plan it out properly. The secret/the sun came out/is out.
Zarf
modası geçmiş.
Short skirt went out last year, they're out this year.
Zarf
(çiçek) olgunlaşmış, açılmış.
Zarf
(eskiden genç kızlar için) sosyeteye katılacak yaşta.
Zarf
(üstünlük sıfatından sonra) mevcutlar içinde, bütün insanlar vb. arasında.
He's the stupidest man out. out and away
Zarf
(ateş/alev) sönmüş.
The fire's gone out: Ateş söndü.
Zarf
(küme/yığın) arasından/içinden.
Pick out the best of apples: Elmalardan en iyisini seç.
Zarf
grevde, çalışmaz durumda.
The fisherman came out in sympathy with the sailors.
Zarf
(met/deniz suları) alçalmış, çekilmiş.
Zarf
açık, yırtık, meydanda.
out at the knees: dizleri yırtık.
Sıfat
dışarıda, belirli sınırlar dışında.
The ball was declared out.
Sıfat
aşırı, fazla.
an outsize bed: aşırı büyük yatak.
Sıfat
yanlış, hatalı.
His calculations are out.
Sıfat
acemi, hamlaşmış, maharetini/melekesini yitirmiş.
Your bow hand is out.
Sıfat
zararda, kaybetmiş.
out ten dollars: on dolar zararda.
Sıfat
bitmiş, tükenmiş, -sız kalmış.
We are out of butter: Tereyağımız kalmadı/bitti.
Sıfat
(oyun/iş vb.) dışında.
Sıfat
bayılmış, kendinden geçmiş, baygın, sarhoş.
Two drinks and he's usually out.
Sıfat
imkânsız, olanaksız.
I'm sorry, but that's completely out, it can't be done: Özür dilerim, buna
asla imkân yok, bu yapılamaz.
Sıfat
sona ermiş, bitmiş, sönmüş.
the fire is out: ateş sönmüş.
Sıfat
arızalı, bozuk, çalışamaz durumda, servis dışı.
Our TV is out.
Sıfat
yetkisiz, salâhiyetsiz.
Sıfat
dışarı gidecek/gönderilecek.
an out box for mail: posta ile gönderilecek bir kutu.
Sıfat
18 kuyudan 9'unu bitirmiş.
Sıfat
modası geçmiş, eski, demode.
Sıfat
yok, noksan, kıt, tükenmiş.
Oranges are out till next fall: Gelecek sonbahara kadar portakal bulunmaz.
Sıfat
dışarıya, dışarıda.
He looked out the window. He ran out the door.
Edat
bir noktadan uzaklaşma hareketini bildirir:
Let's drive out the old mill road.
Edat
dışarı! git! defol!
Ünlem
out upon
esk. (sitem, dargınlık, infial vb. bildirir):
out upon you! Aşkolsun! Oldu mu ya!
Ünlem
(sorumluluktan/cezadan vb.) kaçış, kurtuluş, kaytarma, mazeret, bahane.
to look for an out: bahane aramak.
İsim
(bir topluluktan) çıkarılmış/tardedilmiş kimse.
İsim
(tenis, voleybol vb.) dışarı, saha dışı.
İsim
outs: mevkiini/siyasî iktidarı kaybetmiş kimseler.
İsim
(mürettip tarafından) atlanmış kelime.
İsim, Matbaacılık
dışarı çıkmak/gitmek, dışarı atmak, uzaklaş(tır)mak.
They did their best to out him: Onu uzaklaştırmak
için ellerinden geleni yaptılar.
Fiil
(herkese) açıkla(n)mak, ifşa etmek, yay(ıl)mak, herkesçe bilinmek, açığa/meydana çıkmak.
The truth will out: Hakikat meydana çıkacak.
Fiil
durdurmak, sona erdirmek, söndürmek.
Please out the fire: Lütfen ateşi söndürün!
Fiil
giden evrakın konduğu tabla
pataklamak; hakkından gelmek
Fiil
birbirinden ayırarak düzenleme
geceyi dışarıda geçirmek
Fiil
(protokol) mahkeme emriyle çıkarma
(bir çıkıntıyı) kesmek
Fiil
(bir çıkıntıyı) yontmak
Fiil
zaman aşımı
Bilgi Teknolojileri
kasası kalkan kamyondaki yükü boşaltmak
Fiil
uzun bir süredir tırmanmakta olan fiyatın eski hızını kaybetmesi
yavaş yavaş açığa vurmak
Fiil
uyuşturucu kafasına girmek
Fiil
küçültmek
Fiil, Bilgi Teknolojileri
(film ya da televizyon kamerasında çekim değiştirmeden , yakın ya da orta kamera pozisyonundan hızla uzak plana gerilemek .