1. görme, görüş.

  2. seeing that/as: -e nazaran, -ye bakılırsa, … gözönünde tutulursa, mademki.
    seeing (that) she's
    lawfully old enough to get married, I don't see how you can stop her.
bir yer sakinlerinin nasıl yaşadıklarını görmek ve onlarla tanışmak isteyen bir turistin faaliyeti ya
da turistin bu konuda yönlendirilmesi
çift görme İsim, Tıp
diplopi İsim, Tıp
körler için özel yetiştirilmiş köpek.
(a) görmedikçe inanmam, (b) görünce inandım.
madem
madem ki
madem ki … İsim
biriyle aşk ilişkisi yaşamak Fiil
biriyle ilişkisi olmak Fiil
biriyle birlikte olmak Fiil
uydurmak Fiil
hayal görmek Fiil
beni görmeyi kafa sına koymuş
Ne zamandır görüşmemiştik.