corruption

  1. Noun, Criminal Law yolsuzluk
  2. Noun yozlaşmışlık
  3. Noun ahlâksızlık, ahlâk bozukluğu.
    corruption in modern western society.
  4. Noun bozulma, çürüme, tefessüh.
    the corruption of the body after death.
  5. Noun namussuzluk, şerefsizlik, haysiyetsizlik.
  6. Noun ayart(ıl)ma, dalâlet, yanlış yola sapma.
  7. Noun yedirim, rüşvet(çilik).
  8. Noun (dil, din vb.) yanlış yönde değişme, bozulma, tagayyür.
Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesine Ek Protokol Noun, International Law
rüşvet ve irtikâp
rüşvet ve yolsuzluk
suiistimal suçlaması
Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi Noun, International Law
Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi Noun, International Law
seçmenlerin satın alınması
finansal yozlaşma Noun
suiistimal suçlamasıyla karşılaşmak Verb
fesat yatağı
rüşvet tahkikatı yapmak Verb
hâkimin rüşvet alması
adalet makamının rüşvet yemesi
Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu Proper Name, Law
devlet parasını zimmetine geçirme
görevin kötüye kullanılması Noun, Law
görevi kötüye kullanma Noun, Law
görevini kötüye kullanma Noun, Law
ifsat edici kimse
rüşvete karşı boyun eğmeme
rüşvet almaz
Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi Noun, International Law
irtikâp iddiası
şerefsizlik
mirasçı olma ve mirasçılarına miras bırakma hakkını kaybetmesini doğuran durum
haysiyetsizlik
ağır cürüm veya ikamet suçlamalarından biri ile mahkûmiyet sonucunda bir şahsın mal ve mülk sahibi olma
rüşvet ithamı
görevi kötüye kullanma Noun, Law
görevin kötüye kullanılması Noun, Law
görevini kötüye kullanma Noun, Law
kamu görevlilerinin yolsuzluğu
bir lisanın soysuzlaşması
bir metnin bozulması
bir tanığın satın alınması
üslup bozulması