dead

  1. Adjective ölü, ölmüş.
    He is dead. the dead man/woman.
    dead men tell no tales: Ölüler konuşmaz (Bir
    sırrı açıklamasın diye öldürülen kimse için söylenir).
    to strike/kill someone (stone) dead: birini vurup öldürmek.
    to drop (down) dead: ölmek, gebermek.
    dead and gone = dead and buried: Öldü ve gömüldü.
    dead to the world: dünyadan elini eteğini çekmiş.
    dead and done for: Hapı yuttu/(onun) işi bitti.
    beat/flog a dead horse: hiç kimseyi ilgilendirmeyen bir şeyi söyleyip durmak, dırdır etmek, boşuna çene yormak.
  2. Adjective cansız, ruhsuz, hareketsiz.
    dead stones/rocks/matter.
    dead as a doornail: ölmüş, cansız.

    dead stock: bir çiftliğin cansız eşyası, kullanılmayan sermaye, satılamayan mal.
  3. Adjective ölü gibi.
    a dead sleep. a dead faint.
  4. Adjective duygusuz, hissiz, uyuşuk, uyuşmuş.
    go dead: (bir uzuv) uyuşmak.
    It's so cold outside that my fingers feel dead.
  5. Adjective hissen/ruhen ölü (gibi), hissiz, heyecansız.
  6. Adjective (his, heyecan, ihtiras vb.) sönük, sönmüş.
    a dead passion.
  7. Adjective geçersiz, hükümsüz, muattal.
    a dead law.
  8. Adjective (dil, fikir vb.) eski, modası geçmiş, ölü, terkedilmiş, artık kullanılmayan.
    Latin is a dead language. dead ideas.
  9. Adjective bitkin, bitap, çok yorgun.
    dead beat: çok yorgun, bitkin.
    dead to the world: son derece
    bitkin, baygın, kendinden geçmiş, (körkütük) sarhoş.
    After all that work, I'm really dead!
  10. Adjective verimsiz, çorak (arazi).
    dead fields.
  11. Adjective (su, hava) durgun, bozuk.
  12. Adjective işlemez, muattal, ürünsüz.
    dead well: kör kuyu.
    dead battery: ölü (işlemez) batarya.
  13. Adjective sönen, sönmüş, sönük (ateş), söndürülmüş.
    a dead fire.
    dead coal: sünmüş kömür.
  14. Adjective tatsız, tadı kaçmış (içki vb.).
    dead beer.
  15. Adjective ölgün, mat, donuk, parlaklığı kaybolmuş (renk).
    dead color.
    dead white: mat beyaz.
    in
    the dead of winter: karakışta.
  16. Adjective yankısız, tınısız, boğuk/tok (ses).
    dead sound: boğuk/tok ses.
  17. Adjective esneksiz, elâstikî/esnek olmayan.
    a dead tennis ball.
  18. Adjective (piyasa, ticarî hayat vb.) durgun, sakin, ölü.
    a dead market.
    dead season: ölü mevsim.

    the dead hours: el ayak çekildiği zaman.
    at dead of night: gece yarısı.
  19. Adjective neşesiz, heyecansız, hayatiyetten/canlılıktan mahrum.
    a dead party. a dead town.
  20. Adjective tan(amen), tamamıyla, mutlak, derin.
    dead silence.
    a dead loss: tam kayıp.
    dead calm:
    mutlak sükûnet.
    dead secret: mutlak sır.
    to be in dead earnest: son derece ciddî olmak.
    in dead(ly) earnest: son derece ciddî, şakası yok.
    dead right: tamamen/yerden göğe kadar haklı.
    You're dead right! Yerden göğe kadar haklısınız!
  21. Adjective ânî, birdenbire (bir faaliyetin durması vb.).
    to come to a dead stop: birdenbire (zınk diye) durmak.
  22. Adjective şaşmaz, (tam) isabetli, hatasız.
    a dead shot: tam isabetli atış.
    He is a dead shot: Keskin
    nışancıdır (attığını vurur).
  23. Adjective düz, doğru, müstakim.
    a dead line.
    dead ahead: dosdoğru.
  24. Adjective tam, kesin, kat'î, hassas, dakik.
    The dead center of a circle.
    dead level: tam seviye.

    to be dead on time: tam zamanında/dakik olmak.
  25. Adjective âtıl, işletilmeyen, gelir sağlamayan, verimsiz.
    dead capital.
    dead period: verimsiz dönem.
  26. Adjective, Sports saha dışına çıkmış.
    a dead ball.
  27. Adjective kuyuya çok yakın (top).
    to lie dead: (top) kuyunun kenarında olmak.
  28. Adjective, Electronics (a) akımsız, gerilimsiz, akım/gerilim taşımayan, (b) toprak potansiyelinde olan.
    dead wire.
  29. Adjective (otomatik kilitlenmeyen (kilit, sürgü vb.).
  30. Adjective (atın ağzı) geme hassasiyetini kaybetmiş.
  31. Adjective çıkmaz, sonu gelmez.
    a dead end: çıkmaz (sokak).
  32. Adjective, Printing bir daha kullanılmayan (dizgi, hurufat).
  33. Noun en karanlık/en şiddetli/en koyu zaman.
    the dead of night: gecenin en karanlık zamanı.
    the dead
    of winter: kışın en şiddetli/en soğuk zamanı.
  34. Noun ölüler.
    prayers for the dead: ölüler için yapılan dua.
  35. Adverb tamamıyla, büsbütün.
    You're dead right: tamamıyla/yerden göğe kadar haklısınız.
  36. Adverb birdenbire, âni olarak.
    He stopped dead.
  37. Adverb dosdoğru, doğruca.
    dead ahead: dosdoğru ileriye.
iş inde çıkmaza girmek Verb
işinde çıkmaza girmek Verb
ayakta uyumak Verb
zaafını/zayıf tarafını yakalamak, mahcup duruma düşürmek.
You won't catch him dead working as a waiter:
Utandığı için garsonluk yapmıyor.
geber !
ölmek Verb
yığılıp kalmak Verb
gebermek Verb
kanunen ölü
yaşayan ölü (iş dünyasında , işe yeni başlamış çok kâr etmeyecek bir şirket
vurup öldürmek Verb
kesin olarak ölmüş
birdenbire durmak Verb
ölüler
(Br) ölen bir kimsenin hesabındaki bakiye
uzun süre kayıt yapılmamış hesap
uzun süre kayıt yapılamamış hesap
artık işlemeyen hesap
hareketsiz hesap
dosdoğru
(radyo) yayının durması
yayın istasyonunun sessizliği
ölü açı
ölü hayvan
ölü atım alanı
sürümsüz mal
normal işletme koşulları tahtında verimli olmayan aktifler ,(gerektiğinde kullanılan yedek bir makine
veya pahalı bir tesisat , kullanılmadıkları süre
verimsiz aktif
boş dingil
saha dışına çıkmış top
ucuz fiyat
ölü fiyat
spot fiyatı
bitkin
çok yorgun
tampon
sallantısız vuruş
ceset Noun
leş
naaş Noun
tasfiye olunan şirketlerin kayıt defteri
ölü doğmuş
rüzgârın kesilmesi
ölü sermaye (verimli olmayan
ölü sermaye
ölü sermaye (üretken olmayan bir yatırımda ya da atıl olarak tutulan sermaye
salt emin olma
karşılıksız çek
ölü şehir
söndürülmüş kömür
satılmayan mallar
basılmış elyazısı nüsha
basılmış el yazısı nüsha
donuk perdah
donuk cila
leş gibi sarhoş
bulut gibi
fitil gibi sarhoş
kütük gibi
işlemeyen motor
tam fiyasko
fiyasko
halen güncel olmayan bir konuya ait olduğundan kullanılmaz olan dosya
ölü arşiv
klasöre geçirilmiş dosyalar Noun
sönük ateş
boş formaliteler Noun
pişmanlık navlunu
gemide boş kalan yerler için taşıtanın ödemek zorunda kaldığı navlun
taşıtanın yolculuktan vazgeçmesi durumunda ödeyeceği navlun
ölü navlun
taşıtan şahsın taşınmaktan vazgeçmesi halinde sözleşme gereği ödemek zorunda olduğu navlun
düş kırıklığı
mat yaldız
peşinen ödenmiş iş
önceden
işin ölü olduğu saatler Noun
morg
ölü dil
geçerliğini yitirmiş kanun
ölü ışık (gemi lombozu kapağı
ödenemeyen borç
batık kredi
sürgülü kilit
kesin kayıp
net zarar
kullanılmadan kalmak Verb
durgun piyasa
ölü piyasa
cansız borsa
basılmış yazı
ölü para
kâr getirmeyen para
kullanılmayan numara
ağır yağ
katran yağı
kesinlikle kusursuz
mimiksiz
ifadesiz bir yüz
(US) donyağı gibi durma
ölüm cezası
ölmüş
müteveffa
ölü
artık kullanılmayan klişeler Noun
teslimi meşru şekilde rehin
teslimi meşrut şekilde rehin
sağır ray
akımsız ray
ölü kira
üretken olmayan aktif
maden işlesin işlemesin verilen para
maden kirası
tamamen haklı
sağır oda
su geçirmez oda
gevşek satış
ölü sezon
ölü mevsim (her ticaretin kendine özel durgun olduğu süre
ölü mevsim
fabrikalar
maden ve makinelerin işlemedikleri durum
taşınmaz mallar
ölü teminat (krediler için iyi bir teminat oluşturmayan sınai mülk
verimsiz üretim araçları Noun
ölü teminat
dokuma araçları Noun
idam hükmü
tam isabet
keskin nişancı
ölü sessizliği
verimsiz toprak
(perakende dükkânı
işlek olmayan yer
blind spot ile ayni anlama gelir. salon, stadyum vb.'de görüş ve duyuşun pek fena olduğu yer.
durdurulmuş pervane
ölü stok (satılması zor , işletme döner sermayesinin herhangi bir bölümünü oluşturmayan , dolayısıyla da kârlı olmayan mallar
ölü stok
işletme döner sermayesinin herhangi bir bölümünü oluşturmayan
dolayısıyla da kâr getirmeyen mallar
tarım makineleri Noun
satılması zor
demirbaşlar ve binalar
tam stop
çıkmaz sokak
işçinin kusuru olmadan kaybedilen zaman
kullanılmayan vakit
ölü vakit
bitkin
ölü sayısı
kör hat
düz duvar
sağır duvar
durgun su
dümen suyu
karşı rüzgâr
sağır pencere
ölü yapağı
iskele işi
hazırlık işi