free

  1. Adjective azade
  2. haybe (argo)
  3. beleş (argo)
  4. Adjective özgür, hür, serbest, bağımsız, âzâde, özerk.
    A land of free men. Wild animals in their natural state
    are free. The prisoner wished to be free again.
    to get free: serbest kalmak, kurtulmak.
    to set free: serbest bırakmak, kurtarmak.
    He pitied the trapped bird and set it free.
    the free world: hür dünya.
  5. Adjective bağımsız/hür kimselere özgü/mahsus.
    They were thankful to be living on free soil.
  6. Adjective bağımsız, müstakil, siyasî bakımdan hür/özgür.
    Turkey is a free country.
  7. Adjective gümrüksüz, vergi ve resimden muaf.
    free of duty: bağışık, muaf, gümrüksüz.
  8. Adjective (tercüme, şiir) kurallara bağlı olmayan, serbest.
    free verse. a free translation.
  9. Adjective açık, engelsiz (yol vb.).
    The road is now free.
  10. Adjective işgal edilmemiş, kullanılmayan, boş.
    There are 2 free rooms: Boş 2 oda var.
    I have little free
    time, I have a great deal to do.
  11. Adjective, Chemistry serbest, bileşime girmemiş.
    free oxygen/hydrogen.
  12. Adjective (herkese) açık, herkesin yararlanabileceği.
    free market: açık/serbest pazar.
    a free port.
  13. Adjective genel, herkesin katıldığı.
    a free fight.
  14. Adjective engelsiz, engellenmemiş, mecburî/zorunlu olmayan.
    free motion.
  15. Adjective bağsız, bağlanmamış, çözük.
    free end of a rope. The free end of the flag has been torn by the wind.
  16. Adjective ihtiyarî, isteğe bağlı.
  17. Adjective teklifsiz, lâübali, samimî.
    make free with: (a) lâübali/yüzgöz olmak.
    He makes too free with
    the girls in the office. (b) teklifsizce kullanmak.
    She's made free with my cigarettes during my absence.
  18. Adjective arsız, şımarık.
    The boy's manner is rather free in the presence of his teachers.
  19. Adjective cömert, eliaçık.
    free with his money.
  20. Adjective kayıtsız, şartsız, hudutsuz.
    to be free with one's money: hesapsız (bol bol, su gibi) para harcamak.
  21. Adjective bedava, ücretsiz, parasız, meccani.
    free school. free ticket.
    free gift: karşılıksız hediye.

    free of charge: bedava, ücretsiz, parasız.
    for free
    k.d. bedava, beleş, parasız.
    I got this book for free.
  22. Adjective kolay işlenir (arazi, mücevher, maden vb.).
  23. Adjective, Maritime Traffic elverişli, müsait (rüzgâr).
  24. Adjective, Phonetics engelsiz.
    free vowel: engelsiz ünlü/sesli harf.
  25. Adjective, Grammar bağımsız.
    free form: bağımsız biçim.
  26. Adjective, Physics (a) serbest, dış kuvvetlerin etkilemediği.
    free flight. a free particle. (b) erkin: hiçbir biçimde
    herhangi bir koşula bağlı olmayan.
    free charge: erkin yük.
    free electron: erkin eksicik.
    free energy: erkin erke.
    free fall: erkin düşüş.
    free oscillation: erkin salınım.
    free radical: erkin kökçe.
    free vibration: erkin titreşim.
  27. Adjective dürüst, açık sözlü, samimî, dobra dobra.
    He is very free in telling his faults. His speech is too free.
  28. Adjective uzak, âzâde.
    They like living in a village, free of crowds and noise.
  29. Adverb serbestçe, hür/özgür bir şekilde, başıboş.
    Don't let the dog run free on the main road.
  30. Adverb bedava, parasız/ücretsiz olarak, meccanen.
    Babies are allowed to travel free on buses.
  31. Adverb, Maritime Traffic müsait rüzgârla.
    a yacht sailing free.
  32. Transitive Verb serbest bırakmak, azat etmek, salıvermek, hapisten kurtarmak/tahliye etmek.
    She freed the birds from
    the cage. When will the prisoners be freed?
parasını dilediği gibi harcamak Verb
boş zamanını okuyarak doldurmak Verb
taahhütlerinden kurtulmak Verb
dalgalı dikkat, dalgalanan dikkat Noun, Psychoanalysis
kör dövüşü Noun
kargaşa Noun
karambol Noun
kör dövüşü Noun
özgürce Adverb
serbest piyasa ekonomisi Noun, Economics
piyasa ekonomisi Noun, Economics
hayalinin dizginlerini koyuvermek Verb
katılım bankacılığı Noun, Banking
faizsiz bankacılık Noun, Banking
İslami bankacılık Noun, Banking
İslami finans Noun, Banking
kendi dış siyasetini saptamada serbest kalmak Verb
özgür bırakmak Verb
giriş ücretsiz
giriş serbest
serbest olmak Verb
boşalmak Verb
özgürleşmek Verb
kaçıp kurtulmak Verb
özgür kalmak Verb
özgürlüğüne kavuşmak Verb
bedava
âşığı olmayan
rahat olmak Verb
bedava uçmak Verb
navlun suz
navlunsuz
faizsiz
(US) kavşaksız (yol
(petrol ile ilgili olarak) kurşunsuz
salmak Verb
(Br) posta ücretsiz
bedava yolculuk etmek Verb
pupayelken
incinmeden
sağ salim
tahliye
vergiden muaf
vergisiz
gümrüksüz
arızasız
ücretsiz yatma
çalışma serbestliği
serbest irade
iradei cüziye
hareket serbestisi
davranış özgürlüğü
elindelik
serbest meslekler Noun
elde mevcut varlıklar Noun
likit
çek hesabında müsaade edilen en az bakiye
serbest balon
dul kadının sahip olduğu intifa hakkı
serbest senetler Noun
ücretsiz broşür
serbest doğmuş
köle olarak doğmamış
rezerv
serbest dolaşım
özgür vatandaş
rekabet hürriyeti
serbest rekabet
serbest konu üzerinde kompozisyon
bedava danışma
ücretsiz dağıtılan nüsha
serbestçe dövize çevrilebilir para
serbest dövize çevrilebilir para
serbest konvertibilitesi olan para
dış ticarette kullanılan bir fiyat
ücretsiz eve teslim
serbest mevduat (bankalara saklanmak üzere verilen tahvil , mücevher vb
serbest mevduat
serbest amortisman
kendi geleceğini özgürce kendinin belirlemesi
irade özgürlüğü
malların maliyetini ve gemiye yükleneceği limandaki rıhtıma kadar bütün riziko ve masrafları kapsayan
dış ticarette kullanılan bir fiyat
serbest eğitim
serbest seçim Noun, Politics-Intl. Relations
serbest müteşebbis
serbest girişimci
ücretsiz eğlence
(gümrük) gümrüksüz giriş
serbest sermaye Noun, Accounting
veraset vergisiz servet
serbest düşme Noun, Physics
serbest fiyat
meydan kavgası Noun
(ırmaklar) serbest balık avlama suları Noun
serbest balık avlama suları Noun
halka açıklık oranı Noun, Banking
serbest mal
fiyatı olmayan mal
gümrüksüz mallar Noun
eli açık
(Br) belli bir bira firmasına bağlı olmadan dilediği marka biralar satan birahane
gümrüksüz ithalat
gümrüksüz ithalat
prim ödemeleri son bulmuş sigorta
ücretsiz yolculuk
örgütlenmemiş işçi gücü
umuma açık kitaplık
devlet kitaplığı
parça yükün ek ücretsiz yüklenmesi
bedava bilgi malzemesi
(US) dilenci
beleşçi
faizsiz kredi
ücretsiz bagaj
alıcı ve satıcıların tam serbest rekabet edebildikleri piyasa
bedava yemek
ücretsiz üyelik
bedava üyelik
boş bellek Information Technology
dolaşım hürriyeti
serbest hareket
ücretsiz
vergi mükellefinin gelirinin üzerinden gelir vergisi ödenmeyen kısmı
özgür kişilik
ücretsiz kılavuzluk
(okul , Br) boş yer
boşluk payı
rahat boşluk
serbest oynaklık
serbest boşluk
primsiz sigorta poliçesi
(Br) bir reklama yazılı yanıt isteyen biri belirli bir adrese masrafı reklamı yapana ait olmak üzere mektup gönderebilir
serbest fiyat
alıcı ve satıcı arasında serbestçe kararlaştırılan fiyat
serbest yayın
ürünleri aşırı öven bedava reklam
ücretsiz lojman
serbest kur (piyasada arz ve talebin belirlediği kur
serbest döviz kuru
ücretsiz onarım
serbest yedekler Noun
kullanımı işletme yönetim organının kararına bağlı yedekler Noun
tereffücü
ücretsiz yol
bedava örnek
hareket serbestliği
ücretsiz dağıtılan hisse
ücretsiz hisse senedi
(US) vergi alınmayan yabancı devlet gemisi
birini kurtarmak Verb
birini serbest bırakmak Verb
birini salıvermek Verb
(deniz) boş hacim
(şeftali) yarma
bedava ek
serbest yedekler (kullanımı işletme yönetim organının kararına bağlı ihtiyatlar ; adi hisse senetlerine
dağıtılacak durumda olan kâr bölümü
disponibl net kazanç
transit hürriyeti
serbest çeviri
ücretsiz nakliye
bedava ücretsiz deneme
parti grubu tarafından alınan karar üzerine milletvekillerinin aynı oyu kullanma zorunluğunun olmayışı
aylak tekerlek
otomatik avara düzeni
serbest kalmak Verb
serbest bölgeler Noun