move

  1. Verb devin(dir)mek, hareket et(tir)mek, kımılda(t)mak, gitmek, götürmek, sallamak.
    He moved into the shade.
    I told him to be quiet and not to move. He moved the flag slowly up and down. move you chair nearer to the fire. Can you move your fingers?
  2. Verb taşı(n)mak, göç(tür)mek, göç etmek, yer değiş(tir)mek, nakletmek, uzaklaş(tır)mak.
    He moved his family
    out of the war zone.
    to move house: taşınmak, evi taşımak.
    to move to a bigger house. 3, ilerle(t)mek, ileri götürmek/gitmek.
    moving up in executive ladder. He moved slowly towards the door. Troops are moving near the frontier.
  3. Verb (makine vb.) işle(t)mek, tahrik etmek, harekete geç(ir)mek, dön(dür)mek.
    This switch moves the whole
    machine. to move a pivot.
  4. Verb, Commerce sat(ıl)mak, (satarak) elden çık(ar)mak, el değiştirmek.
    These goods move very fast: Bu mal çok çabuk satılıyor.
  5. Verb
    move on
    k.d. (gitmek üzere) kalkmak, kalkıp gitmek.
    We ought to move on.
  6. Verb, Medicine (bağırsak) boşal(t)mak, işle(t)mek.
    to move one's bowels: bağırsaklarını boşaltmak, büyük abdest
    yapmak,
    kaba sıçmak, kaka yapmak.
  7. Verb (sosyeteye) karışmak, katılmak, düşüp kalkmak.
    to move in cultivated circles. to move in society.
  8. Verb
    move for: başvurmak, müracaat etmek, dava açmak.
  9. Verb önermek, önerge vermek, teklif etmek.
    I move that we accept the offer: Teklifin kabulünü öneriyorum.

    I wish to move an amendment to this law: Bu yasada bir değişiklik yapılmasını öneriyorum.
  10. Verb başlatmak, harekete geçirmek/getirmek, (bir eyleme) zorlamak/ikna etmek.
    The report moved the faculty to take action.
  11. Verb
    move to: sürüklemek, sevketmek, zorlamak, mecbur etmek, … lendirmek.
    to move someone to anger:
    birisini öfkelendirmek.
    to move someone to agree: birisini kabule zorlamak.
    to move someone to laugh/to pity: birisini güldürmek/acındırmak/merhamete getirmek.
  12. Verb (hislerine) dokunmak, etkilemek, tesir/müteessir etmek.
    The story moved her to tears: Hikâye onu
    (teessüründen) ağlattı.
    be moved (by emotion): etkilenmek, mütehassis olmak.
    He was deeply moved by such kindness: Bu denli iyilik onu çok etkiledi.
  13. Verb (karar vb.'den) döndürmek, saptırmak, (maksattan/gayeden) ayırmak.
    to move him from his purpose.
  14. Verb (satranç vb.) oynamak, taşı yürütmek/sürmek.
  15. Verb (zamana) ayak uydurmak.
    to move with the time.
  16. Verb göndermek, nakletmek.
    His firm wants to move him to another city. He asked to be moved to Bursa/to
    an easier job/to a new department.
  17. Noun devinim, devinme, hareket.
  18. Noun (ev) taşı(n)ma, göç(me), göç etme.
  19. Noun atılım, hamle, girişim.
    a move in the right direction: yerinde bir girişim.
  20. Noun (satranç vb.) (a) oyun/hamle sırası, (b) hamle, ilerleyiş.
değişiklik önergesi Noun, Law
ikametgâhını değiştirmek Verb
sınır kazıklarının yerini değiştirmek Verb
çekmek Verb
çıkmak Verb
iyi bir hamle
daldan dala konmak Verb
sürekli hareket halinde olmak Verb
hareket halinde olmak Verb
öbek taşıma Information Technology
üretim programlarının zenginleştirilme hareketi
inisiyatif göstermek Verb
yola düzülmek Verb
hareket yapmak Verb
zarar etmek Verb
(US) şirketin başka bir yere taşınması planını yapmak Verb
(a) faal, meşgul, (b) hiç durmaz, hareket halinde, sağa sola koşuşur, (c) ilerlemekte, terakki halinde.
harekete geçirme
(parlamento) sert bir şekilde tenkit etmek Verb
kılı kıpırdamak, tınmak.
He didn't move a muscle: Kılı kıpırdamadı (tınmadı bile).
karar takriri vermek Verb
karar alınması için takrir vermek Verb
(takrir) oylama teklif etmek Verb
kıvranmak Verb
serbestçe dolaşmak Verb
ülkenin muhtelif yerlerini gezmek Verb
(a) kımıldanmak.
He can move about only with difficulty. (b) seyahat etmek, dolaşmak.
We've
moved about a great deal: Bir hayli seyahat ettik.
birşeye karşı harekete geçmek Verb
birşeye karşı eyleme geçmek Verb
ilerlemek Verb
ilerlemek, ileriye yürümek.
The people standing in the bus moved along to make room for others.
birinin bir yeri boşaltmasını sağlamak Verb
birini çıkartmak Verb
birini tahliye etmek Verb
birinin bir yerden çıkmasını sağlamak Verb
değişiklik önermek Verb
değişiklik teklif etmek Verb
değişiklik teklifi getirmek Verb
kararın ertelenmesi talebinde bulunmak Verb, Law
memuru başka bir yere tayin etmek Verb
bir memuru başka bir yere tayin etmek Verb
bir saat ileri almak Verb
bir memuru başka bir yere tayin etmek Verb
sürekli taşınmak Verb
taşınıp durmak Verb
durmadan taşınmak Verb
çekilmek Verb
kenara çekilmek Verb
(başka yere) taşınmak/gitmek, uzaklaşmak.
“Does Mr. B. still live here?” “No, he moved away from here.”
bulunduğu yerden uzaklaşmak Verb
ıramak Verb
(a) gerilemek, geri çek(il)mek/gitmek/götürmek.
move the table back where it was before. (b) yerine
dönmek, avdet etmek.
He moved back to the desk. (c) geri gelmek.
They moved back to Sivas.
oynamak Verb
gerilemek Verb
tornistan etmek Verb
(fiyatlar) hızla fırlamak Verb
yaklaşmak Verb
(parlamento) meclis görüşmelerinin kapatılmasını talep etme
müzakerelerin kapanmasını talep etmek Verb
müzakerelerin kapanmasını talep etmek Verb
çırpınmak Verb
(tren) kömür küreklemek Verb
(a) aşağı inmek.
He moved down from the top floor. (b) (rütbe/derece/sınıf) indirmek, tenzil etmek.

We had to move that student down to an easier class.
(fiyatlar) inmek Verb
piyasanın ucuz sektörünü ele geçirmek Verb
inmek Verb
(Mecliste) önermek, önerge vermek.
... talep etmek Verb, Law
ilerlemek, ileri yürümek.
bütün gücü ile uğraşmak, elinden gelen her şeyi yapmak, yapmadığını bırakmamak, her çareye başvurmak.
yükselmek Verb
evden taşınmak Verb
ev taşımak Verb
taşınmak Verb
evi taşımak Verb
(a) (eve) taşınmak, içine girmek.
We've bought the house, but we can't move in until next month.
(b) müdahale etmek, (c) kontrolunu ele geçirmek, ortaya atılmak.
Our competitors have gone out of business, so now our company can move in.
… çevrelerde tanınmak Verb
… çevrelerde bilinen bir sima olmak Verb
… çevrelerde bulunmak Verb
bir konuda inisiyatifi ele almak Verb
(borsadaki kurlar) ufak iniş çıkışlar göstermek Verb
yüksek işadamları çerçevesinde dolaşmak Verb
sosyetenin bilinen bir siması olmak Verb
sosyeteye girmek Verb
sosyetede tanınmak Verb
sarmak Verb
kuşatmak Verb
birine uzlaşmak için yanaşmak Verb
biriyle birlikte eve çıkmak Verb
biriyle aynı evde yaşamaya başlamak Verb
birinin yanına taşınmak Verb
birinin evine taşınmak Verb
biriyle eve çıkmak Verb
bir meskene taşınma
bir daireye taşınmak Verb
bir eve taşınmak Verb
kâra geçmek Verb
birinin yanına taşınmak Verb
(a) (şahıs) çekilmek, uzaklaşmak, çekilip gitmek, (b) (taşıt) kalkmak, hareket etmek.
(a) yola koyulmak, gitmek.
The gipsies moved on to another site. (b) yürümek, hareket etmek.
move on please!” said the policeman. (c) geçmek.
And now we move on to another episode.
ilerleyin lütfen
bir konuda harekete geçmek Verb
bir konuda eyleme geçmek Verb
devam etmek Verb
geçmek Verb
yükselmek Verb
sınıf atlamak Verb
daha iyi bir konuma geçmek Verb
dokunmak Verb
(a) (evden) çıkmak, (başka yere) taşınmak.
to move out of a house. (b) (asker) çekilmek, ric'at
etmek, (c) (insan/hayvan/eşya) çıkarmak, başka yere nakletmek.
bir daireden çıkmak Verb
apartmanı tahliye etmek Verb
(a) öteye gitmek, yer açmak.
move over and let your grandmother sit down. (b) (işten/makamdan)
çekilmek.
Uncle left his position on the board of directors, as he felt he should move over in favor of a younger man.
hızlı hareket etmek Verb
çabuk hareket etmek Verb
hızla hareket etmek Verb
rikkat getirmek Verb
kımıldatmak Verb
kımıldamak Verb
kımıldanmak Verb
kıpırdamak Verb
kıpırdanmak Verb
yavaş hareket etmek Verb
ağır hareket etmek Verb
birini dışarı çıkarmak Verb
birini uzaklaştırmak Verb
birinin birşey yapmasına yol açmak Verb
birini birşey yapmaya teşvik etmek Verb
birini birşey yapmaya itmek Verb
birini birşey yapmaya sevk etmek Verb
birine kendini acındırmak Verb
birini pek etkilememek Verb
birşeyi sürdürmek Verb
birşeyi devam ettirmek Verb
birşeyi ilerletmek Verb
birşeyin ilerlemesini sağlamak Verb
ileri almak Verb
bir şeyi evin içine almak Verb
…i mahkemeden talep etmek Verb, Law
müzakerenin kapanmasını talep etmek Verb
müzakerelerin kapanmasını talep etmek Verb
müzakereleri kapatmakyı teklif etmek Verb
…i mahkemeden talep etmek Verb, Law
kuralları kendi lehine değiştirmek Verb
gündemdeki bir sonraki soruyu ele almayı önermek Verb
(geçit resmi) caddelerden geçmek Verb
geçmek Verb
nakletmek Verb
başka bir yere geçmek Verb
birşeye geçmek Verb
birşey yapmaya geçmek Verb
yaklaşmak Verb
yakınına götürmek Verb
yanına götürmek Verb
yakınına gitmek Verb
yaklaştırmak Verb
sonuna yaklaşmak Verb
bir grevi halletmek için yapılan girişim
kıtaları mevzilendirmek Verb
kıtaları cepheye sevk etmek Verb
(a) çıkmak.
Can you move up a few steps? (b) terfi etmek, yükselmek.
She's learnt so fast that
we can now move her up to a more advanced class.
daha iyi bir yere gelmek Verb
sınıf atlamak Verb
uzmanlaşmış pazarlar aramak Verb
(borsa) şiddetli tepki göstermek Verb
tıpış tıpış yürümek Verb
zamana uymak.
çağı yakalamak Verb
çağa ayak uydurmak Verb
zamana ayak uydurmak Verb
ilerletmek Verb
nakletmek Verb
başlamak, acele etmek.
He'll never finish the work if he doesn't get a move on: Acele etmezse işini asla bitiremez.
hiç kıpırdamamak, kılı kıpırdamamak.
Don't move a muscle: Hiç kımıldama.
parmağını bile oynatmamak Verb
kılını kıpırdatmamak
taşınmaya hazır
serbestçe yer değiştirme hakkı
serbestçe yer değiştirme hakkı, serbest dolaşım hakkı