sürekli

Turkish-English Translation

  1. great
  2. straight
  3. constant
  4. Adverb regularly
  5. Adverb constantly
  6. consistent
  7. standing
  8. Adverb steadily
  9. Adverb consistently
  10. Adverb invariably
  11. running
  12. Adverb continually
  13. persistent
  14. Adverb permanently
  15. Adverb continuously
  16. sustained
  17. lasting
  18. Adverb progressively
  19. continual
  20. perpetual
  21. enduring
  22. durable
  23. Adverb faithfully
  24. unbroken
  25. abiding
  26. incessant
  27. everlasting
  28. slow
  29. Adverb perpetually
  30. unending
  31. indelible
  32. Adverb incessantly
  33. ceaseless
  34. unremitting
  35. non-stop
  36. staid
  37. Adverb eternally
  38. unswerving
  39. unceasing
  40. steady
  41. Adverb dully
  42. ever
  43. over
  44. imprescriptible
  45. sedulous
  46. Adjective continuous
  47. permanent
  48. ongoing
  49. chronic
  50. Adverb at any given moment
  51. Adverb at all times
  52. Adverb all the time
  53. pauseless
  54. continuate
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

pek bir yaratıcılık, heves ve kıvraklık göstermeden sürekli çalışma
plodding Noun
sağlam ve sürekli
indissoluble
sürekli alkışlar
thunderous applause Noun
sürekli alkışlar
cheers Noun
sürekli arz
floating supply
sürekli ateş
running fire
sürekli ayarlanan kur
currently adjusted rate
sürekli bakım
continuing care Noun, Medicine
sürekli band üretimi
moving-band production
sürekli barış
enduring peace
sürekli barış
lasting peace
sürekli besleme
continuous feed Information Technology
sürekli bir işi olmak
to have a regular job Verb
sürekli bir şekilde
consistently Adverb
sürekli borç alma
continuous borrowing
sürekli borçlu
continuous borrower
sürekli çalışma sermayesi
permanent working capital
sürekli değişen
ever-changing
sürekli değişen
protean
sürekli değişen şey
pendulum
sürekli değişiklik
constant change
sürekli denetim
continuous audit
sürekli denetim yürütülmesi (icrası)
to carry out continuous monitoring
sürekli devamsızlık
chronic absence
sürekli devamsızlık
inveterate absence
sürekli devinim
perpetual motion
sürekli eğitim
continuing education Noun, Education-Training
sürekli ehliyetsizlik
permanent incapacity
sürekli elde mevcut mallar
open stock
sürekli endişe içinde olmak
to labor under a constant anxiety Verb
sürekli envanter
continuous inventory
sürekli envanter denetim sistemi
perpetual inventory system
sürekli envanter sistemi
perpetual inventory system
sürekli envanter yöntemi
perpetual inventory method Management
sürekli erzak tedariki
continuous supplies
sürekli etki
permanent effect
sürekli fayda sağlamak
to reap lasting benefits Verb
sürekli finanse etmek
to finance permanently Verb
sürekli finansman
permanent financing
sürekli fırın
permanent kiln
sürekli gaz
permanent gas
sürekli gelir
continuous annuity
sürekli gelir
permanent income
sürekli gelir hipotezi
permanent income hypothesis
sürekli gelişme kaydetmek
to never look back Verb
sürekli gösteri
nonstop performance
sürekli gösteri
(film) continuous performance
sürekli hareket halinde olmak
to be always on the move Verb
sürekli ikamet etmek
to be permanently resident Verb
sürekli ilerleme
progressive advance
sürekli imkânsızlık
permanent impossibility Noun
sürekli irat
continuous annuity
sürekli iş
regular business
sürekli iş
close work
sürekli iş
regular employment
sürekli iş
progressive operation
sürekli iş
permanent employment
sürekli iş
continuous employment
sürekli iş
flow process
sürekli iş bandı
flow (line) production
sürekli iş bandı montajı
conveyor-line assembly
sürekli iş bandı sistemi
flow system
sürekli iş bandı üretimi
line production
sürekli iş bandı üretimi
flow production
sürekli iş bandından çıkmak
to come off the lobs Verb
sürekli işleyen çıban
fistula
sürekli işsiz
hard- core worker
sürekli işsizlik
sustained unemployment
sürekli işsizlik
permanent unemployment
sürekli iyileştirme
continuous improvement Noun, Management
sürekli kağıt
continuous paper Information Technology
sürekli kalıcı
has come to stay
sürekli kaygılı kişi
worry- guts
sürekli kredi
perpetual loan
sürekli kullanım
constant use
sürekli mevcudiyet
continued existence
sürekli müşteriler
patronage
sürekli müzakereler
perennial debates Noun
sürekli ödenek
continuing appropriation
sürekli okuyucu
steady readership
sürekli olarak
persistently Adverb
sürekli olarak
continually Adverb
sürekli olarak
consistently Adverb
sürekli olarak
at all times Adverb
sürekli olarak
at any given moment Adverb
sürekli olarak
(Lat.) in perpetuum
sürekli olarak
ever more
sürekli olarak
perpetually Adverb
sürekli olarak
repeatedly Adverb
sürekli olarak
continuously Adverb
sürekli olarak
forever
sürekli olarak atanmış
permanently appointed
sürekli olarak atanmış
permanently application
sürekli olmayan
discontinuous Adjective
sürekli piyasa
continuous market
sürekli piyasa gözlemi
market observation
sürekli renk tonu
continuous tone
sürekli seanslar
continuous performance Noun
sürekli sergi
continuous exhibition
sürekli sergi
permanent exhibition
sürekli şikâyet
perpetual complaint
sürekli şikayet etmek
to whinge Verb
sürekli şikâyetler
continual complaints Noun
sürekli şikâyetler
assiduous complaints Noun
sürekli sıkıntı kaynağı
constant source of annoyance
sürekli şov
grind show
sürekli staj
continuous training
sürekli taciz hareketi
permanent nuisance
sürekli tahvil
continued bond
sürekli talepler
continual claims Noun
sürekli tamir istemek
to be in need of constant reparations Verb
sürekli tasfiye hali
current realization
sürekli taşınmak
to move around Verb
sürekli tayin
permanent term
sürekli tayin
permanent appointment
sürekli tedarik
continuous supply
sürekli tekrarlanan talep
continual claim
sürekli temel
strip foundation Noun, Construction
sürekli teminat
continuing guarantee
sürekli tetkik etmek
to have under constant examination Verb
sürekli üretim
constant production
sürekli ve düşünmeden konuşma
yakety yak
sürekli vergi akışı sağlamak
to ensure a continuing flow of tax Verb
sürekli verim sağlamayan aktifler
inactive assets Noun
sürekli vize
permanent visa
sürekli yağmur
continual rain
sürekli yağmur
constant rain
sürekli yenilenebilecek kira sözleşmesi
perpetually renewable lease
sürekli yıllık gelir
perpetual annuity
sürekli yoksulluk durumu
pauperage
sürekli yolda olmak
to be on a merry go round Verb
sürekli yük
permanent load
sürekli yükümlülük
continuing obligation
sürekli zarar
protracted loss
sürekli zilyetlik
continuous possession
(askerlik) sürekli yer değiştirme
permanent change of station
(askerlikte) sürekli mevzi
permanent
(film) sürekli gösteri
continuous performance
bir konuşmaya sürekli katılmak
to take much share in a conversation Verb
birinin sürekli şikâyetinden bıkmak
to be weary of sb's constant grumble Verb
birşeyi sürekli giymek
to keep something on Verb
birşeyi sürekli tekrarlamak
to keep doing something Verb
birşeyi sürekli yinelemek
to keep doing something Verb
ciddi ve sürekli rahat
solid comfort
televizyonu sürekli izleyen kişi
heavy viewer
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Uzun zaman ... kesintisiz, devamlı
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.