same

  1. aynı, tıpkısı, ta kendisi.
    Father sits in the same chair every evening.
    at the same time:
    aynı zamanda.
    in the same way: aynı şekilde.
    It all amounts/comes to the same thing: Sonuç hep aynı; hepsi aynı kapıya çıkar, aralarında bir fark yok.
    to think/feel/act the same: aynı şekilde düşünmek/duymak/davranmak.
  2. farksız, denk, muadil.
    These are the same rules, though differently worded.
  3. eşit, benzer.
    Two boxes of the same dimensions.
  4. o, gene o/aynı, hiç değişmemiş.
    You still look the same: Hiç değişmemişsin.
    It's the same town
    after all these years: Bunca yıl sonra gene o (eski) kasaba.
  5. adı geçen, mezkûr.
  6. (
    the)
    same to you: Sizin de, bilmukabele.
    "Happy new year! " "The same to you!"
    Yeni yılınız kutlu olsun! "Sizin de!"
Ha Ali Veli, ha Veli Ali. Exclamation, Idioms
Aynı bokun laciverdi. Exclamation, Idioms
Ne fark eder ki? Exclamation, Idioms
Aynı kapıya çıkar. Exclamation, Idioms
hepsi bir, farketmez.
It's all the same to me: Bence hepsi bir/farketmez/bence hava hoş.
all
the same, but: buna rağmen.
(a) bununla beraber, buna rağmen, mamafih, yine de.
Thanks all the same: Yine de teşekkürler.

All the same it has cost us dear: Mamafih bize pahalıya mal oldu.
I feel anxious all the same: Yine de endişeliyim. (b) hepsi bir, farketmez.
It is all the same to me: Bence hepsi bir/farketmez.
aynı kapıya çıkmak Verb
ayniyet
hemen hemen aynı
(a) tamamen/tıpatıp aynı, (b) öyle olsa bile, yine de, bununla beraber.
It's just the same: tamamen/tıpatıp
aynı, hiç farketmez, hepsi bir, hepsi aynı şey.
(a) aynı şekilde, aynı tarzda, eskisi gibi, aynen, tıpkı.
When I am away things go on just the same:
Ben yokken de işler aynı şekilde yürür.
He is just the same as ever: Tıpkı eskisi gibi, hiç değişmemiş. (b) mamafih, bununla beraber, buna rağmen.
Yes, you're a nuisance sometimes, but we love you just the same: Evet, bazen can sıkıyorsun; buna rağmen seni seviyoruz.
hemen hemen aynı
hemen hemen aynı
temelde aynı kalmak Verb
bir başkasına göre düşük kalitede
aynen, tıpı tıpına, ta kendisi.
That's the exact same man who was here last night: Dün gece buradaki adamın ta kendisi.
aynı, farksız, tıpkı, onun gibi.
He likes a holiday the same as you: Sen nasıl tatil istersen
o da ister.
much the same: hemen hemen aynı/farksız, pek fark yok.
same as
k.d. gibi, tıpkı.
I have my pride same as anyone else: Herkes gibi benim de gururum var.
aynı.
He works in the same building as my brother: Kardeşimle aynı binada çalışıyor.
kırdırtmak Verb
aslı gibidir
kapıdan kapıya aynı gün acele posta servisi
ben de
Ben(i) de! Benden de al o kadar!
"His long speech annoys me.” “ same here!"
(patent kanunu) aynı buluş
aynı suç
önceden de hüküm giymiş suç fiili Noun
aynı büyüklükte
aynı boy da
aynı metin
bilmukabele
...'in aynı dönemine göre yüzde ... düşüş Noun, Economics
...'in aynı dönemine göre yüzde ... artış Noun, Economics
ağız birliği etmek Verb
hep aynı terane
hepsi aynı fiyattan
Hepsi bir.
bu cümleden olarak, bu cümleden olmak üzere Adverb
bir kapıya çıkmak Verb
aynı kapıya çıkmak Verb
o tarihlerde Adverb
o günlerde Adverb
aynı günlerde Adverb
aynı dönemde Adverb
aynı tarihlerde Adverb
aynı zamanda, mamafih, bununla beraber.
hareket ve konuşmasında ailesine benzemek Verb
ikisi de aynı mezhepten olmak Verb
geleceği bir olmak Verb
aynı sorunları olmak Verb
fikir birliğinde olmak Verb
biriyle aynı sınıfta olmak Verb
aynı kötü durumda olmak Verb
(a) aynı fikirde/hemfikir olmak, uyuşmak, anlaşmak, (b) fikrinden dönmemek, sebat etmek.
aynı siyasal taraftan olmak Verb
aynı düzeyde olmak Verb
bir vahşi ile aynı düzeyde olmak Verb
aynı yanda olmak Verb
...'in aynısı olmak Verb
... ile aynı olmak Verb
(a) aynı sebeple, bu nedenle, (b) bundan başka, buna ilâveten.
aynı hammaddeden yapılmış
aynı kalıptan çıkmış
aynı şeye gelmek Verb
bir kapıya çıkmak Verb
aynı kapıya çıkmak Verb
aynı mesleği icraya devam etmek Verb
binişmek Verb
bir araya gelmek Verb
temcit pilavı gibi hep aynı konuyu ele almak Verb
durmadan aynı teraneyi çalmak Verb
gayece aynı Adjective
aynı gün ankara'ya vardım
aynı yılın ... ayında Noun
aynı durumda, aynı koşullar altında, aynı sorunlarla karşı karşıya.
to be in the same boat: aynı
durumda olmak, aynı koşullara tâbi olmak.
aynı gemi ile
aynı gemide
bir solukta, birdenbire, ânide, hemen, akabinde, hemen ardından, hem … hem de.
She lost her temper
and apologized in the same breath: Hem öfkelendi hem de özür diledi (Öfkelenmesi ile özür dilemesi bir oldu).
aynı meslekte
Hesapta bu da var (Bir işin hem iyi hem kötü tarafına razı olmalı).
Benim için farketmez. Sentence
Benim için hepsi bir. Sentence
Bana farketmez. Sentence
Hepsi bir.
biriyle aynı dam altında yaşamak Verb
aynı fiyat seviyesini korumak Verb
grup içi birleşme ve devralma Noun, Competition Law
daha kötü kalitede
aynı suçtan ikinci kez yargılanamamak
rastlaşmak Verb
rastlamak Verb
rast gelmek Verb
öğür
aynı tarihli
günlük
bir boyda
aynı neviden Adjective
aynı adlı Adjective
aynı isimli Adjective
ırkdaş
aynı içerikte
aynı değerde
eşit değerde
aynı düzeyde
aynı adı taşıyan yer
aynı seviyeye koymak Verb
aynı meslekte çalışmak Verb
aynı seviyeye getirmek Verb
aynı düzeye getirmek Verb
birine misli ile karşılık vermek Verb
aynı gemide yolculuk etmek Verb
kader birliği etmek Verb
birine aynıyla mukabele etmek Verb
kader ortaklığı Noun
aynı teraneyi söylemek Verb
aynı dili konuşmak Verb
aynı tarafta olmak Verb
bir o kadar
temcit pilavı
aynı terane
bilmukabele
İkisi de aynı mal; ikisinin de huyları/kusurları aynı; al birini vur ötekine.
aynı yaş talar
hep aynı teraneyi/nakaratı okumak.
He is always harping on that: Hep aynı nakaratı okuyor.
aynı durumda olmak.
aynı peronda kalmak Verb
bir çatı altında
aynı posta ile
aynı posta ile
aynı adlı Adjective
aynı isimli Adjective