stroke

  1. Noun, Medicine inme
  2. vuruş, darbe.
    on the stroke of ten: saat tam onda.
  3. nabız, kalp atışı.
  4. vuruş tesiri/sesi.
  5. darbe tesiri yapan şey.
  6. çarpma.
    be killed by a stroke of lightning: yıldırım çarparak ölmek.
  7. inme, felç.
    He had a stroke: Ona inme indi.
  8. çizgi, hat, kalem darbesi/vuruşu.
  9. ânî bir gayretle yapılan şey.
  10. yüzme çeşidi.
  11. (a) kürek çekme, tek bir kürek darbesi.
    row a fast/slow stroke: hızlı/ağır kürek çekmek. (b) kürek
    çekme tarzı, (c)
    stroke oar
    =
    strokesman ile ayni anlama gelir. hamlacı, sandalın en gerisindeki kürekçi.
  12. bölü çizgisi: {/}.
  13. nebze, parça (iş/faaliyet).
    not to do a stroke of work: elini bir işe sürmemek.
  14. hamle, atılım.
    a bold stroke for liberty: hürriyet için cesurane bir atılım.
  15. hayret verici iş/başarı.
    a stroke of genius: dâhiyane bir iş/buluş vb.
  16. beklenmedik mutluluk, hayırlı olay.
    a good stroke of business: kârlı bir iş, talihin yaver gidişi.
  17. okşama(k), sıvazlama(k).
    to give the cat a stroke: kediyi okşamak.
    to stroke out one's beard:
    sakalını sıvazlamak.
    to stroke someone (someone's hair) the wrong way: birini kızdırmak, damarına basmak.
    to stroke someone down: birinin öfkesini yatıştırmak, gönlünü almak, nabzına göre şerbet vermek.
  18. kalemle çizmek, iptal etmek.
  19. kürek çekmek, kürekçilere hareket işareti vermek.
  20. (topa vb.) vurmak.
son rötuş darbesini vurmak Verb
emme zamanı
bir vuruşta
çok dakik olmak Verb
crawl ile ayni anlama gelir. kulaçlama yüzüş.
avans
(araba) dört zamanlı
son rötuşu yapmak Verb
(yazıda/baskıda) çok ince çizgi. Noun
inme/nüzul inmek, felç gelmek/olmak.
cin çarpmak Verb
inme inmek Verb
inmek Verb
felç inmek Verb
ateş almama
emme zamanı
emme zamanı
emme zamanı
çok ustalıklı/maharetli iş, kesin başarı, kesin sonuçlu/etkili eylem. Noun
kuvvet vuruşu
güç çıkışı
emme dönemi.
kulaç atmak Verb
kulaçlamak Verb
strok boyu Noun, Transport
dahi işi
yıldırım çarpması
talih işi
ABD'leri başkanının Kongre ya da Senato'ya danışmadan alabileceği karar
kalem vuruşu
birini çileden çıkarmak Verb
fena halde öfkelendirmek Verb
hamla Maritime Traffic
becerikli politik manevra
dört zamanlı dizel motoru
dört zamanlı motor
hiçbir iş yapmamış olmak Verb