teach

  1. Verb öğretmek, okutmak, eğitmek, yetiştirmek, göstermek, ders vermek, öğretmenlik/hocalık etmek.
    He teaches
    physics: Fizik okutuyor.
    to teach someone a lesson: birisine ders (ibret dersi) olmak.
    That will teach him (a lesson): Bu ona ders olur (Ona Hanyayı Konyayı öğretir).
    to teach someone a thing or two: birinin gözünü açmak.
    I'll teach you to speak to me like that: Benimle böyle konuşmayı sana gösteririm.
tereciye tere satmak, (bir şeyi çok iyi bilen kimseye) akıl öğretmeye kalkışmak.
Don't teach your
grandmother to suck eggs: Tereciye tere satmaya kalkışma (Bana akıl mı öğreteceksin?)
(bokum bana yüzme öğretiyor) ustasına bir şey öğretmeye kalkışmak Verb
tereciye tere satmak Verb
öğretmenlik yapmak için gerekli şartlara sahip olmak Verb
hayatını öğretmenlikle kazanmak Verb
öğrenci gösterisi
açık oturum
bir okulda ders vermek Verb
(US) ilkokul öğretmenliği yapmak Verb
uzaktan kumandalı programlama cihazı
birinin birşeyden ders almasını sağlamak Verb
birine gününü göstermek Verb
birine bir ders vermek Verb
birine ağzının payını vermek Verb
birinin aklını başına getirmek Verb
terbiye etmek Verb
birine görgü kurallarını öğretmek Verb
birini terbiye etmek Verb
iyi ders vermek Verb
“Sen giderken ben geliyordum.” “Babana akıl öğret.”
bu ona ders olur
Huylu huyundan vazgeçmez/Can çıkar huy çıkmaz/Bu yaştan sonra huyumdan vaz geçemem/yeni bir şey öğrenemem/
Sekseninden sonra saz çalamam.
Adjective