tower

  1. Noun kule, burç.
    tower of Babel: Babil kulesi.
    water tower: su kulesi/deposu.
    a tower of
    strength: güvence, güvenilen/dayanılan kimse, kuvvet kaynağı.
  2. Noun kale, hisar.
  3. Noun yükselmek.
  4. Noun başkalarından yüksek/üstün olmak, sivrilmek.
    tower above something: bir şeyden çok daha yüksek
    olmak.
    tower over: -den daha yüksek olmak.
  5. Noun (kuş) dikine havalanmak.
  6. Noun bir taşıtı yedekte götüren araç/kimse.
fildişi kulesine çekilmek
kendi köşesine çekilmek Verb
trafik kontrol kulesi
uçuş kontrol kulesi
çan kulesi Noun, Architecture
baz istasyonu Noun, Telecommunications
saat kulesi Noun, Architecture
kumanda köprüsü, kaptan köşkü.
conn şeklinde de yazılır.
(denizaltında) gözetleme kulesi. Noun
(harp gemilerinde) kumanda kulesi, zırhlı kule Noun
uçuş kontrol kulesi.
soğutma kulesi
atlama kulesi
itfaiye talim kulesi. Noun
yangın kulesi. Noun
hayal âlemi, billûr köşk, dünya işlerinden tamamen uzak bir âlem.
His laboratory became an ivory tower
where he could pursue his experiments in perfect contentment.
Noun
uzlete çekilme, dünyadan elini eteğini çekme. Noun
Kızkulesi Noun, Place Names
Kız Kulesi Noun, Place Names
deniz feneri Noun, Maritime Traffic
fener kulesi
gözetleme kulesi Noun, Construction
gözlem kulesi Noun, Construction
Kız Kulesi Noun, Place Names
Kızkulesi Noun, Place Names
hisar, kule, üstüne top yerleştirilmiş yuvarlak kule biçiminde istihkâm.
Martello/martello ile ayni anlama gelir. Noun
gözetleme kulesi
gökdelen işhanı
radyo kulesi
denizaltı serbest çıkış kulesi Noun, Maritime Traffic
tebdili hat kulesi
televizyon kulesi
(havaalanı) trafik kontrol kulesi
trafik kulesi
elektrik direği Noun, Energy-Resources
yüksek gerilim hattı kulesi Noun, Construction
bekçi kulesi
su kulesi. Noun
basınçlı yangın tulumbası. Noun
sürgü, kapı sürgüsü, sürgülü kilit.
bilgisayar kasası Noun, Hardware
manevi destek veren kimse