until

  1. -e kadar/değin, -e dek, ta ki …
    I waited until midnight: Gece yarısına kadar bekledim.
    He worked
    until he was too tired to do more: Yorgunluktan bitap düşene kadar çalıştı.
  2. -den önce.
    We won't start until he comes: O gelmeden (önce) başlamayacağız.
    She did not leave
    until morning: Sabah olmadan (sabahtan önce) gitmedi.
iple çekmek Verb
talik etmek Verb
gece geç vakte kadar
iptal edilinceye kadar
ölünceye kadar
vade gününe kadar
tamamı ödeninceye kadar
yeni bir ihbara kadar
yeni bir duyuruya kadar
yeni bir talimata kadar
yeni bir talimata kadar
kıyamete kadar, balık kavağa çıkınca.
...'in hemen öncesine kadar Adverb
şimdiye kadar
daha
ölesiye
aksi ispatlanmadıkça
aksi ispatlanıncaya kadar
tersi kanıtlanıncaya kadar
gece yarısını epey geçtikten sonra
bir şeyi ertesi güne bırakmak Verb
suçu kanıtlanana kadar masum sayılmak Verb
müteakip bir tebligata (bildiriye) kadar ertelemek Verb
müteakip bir tebligata kadar ertelemek Verb
biri dönünceye kadar yerini almak Verb
suçsuzluğu kanıtlanıncaya kadar birinden kuşkulanmak Verb
suçu kanıtlanana kadar masum Adjective, Law
duruşmaya kadar tutuklu tutmak Verb
suçu kanıtlamaknıncaya kadar herkes suçsuzdur
bir soruyu toplantının sonuna bırakmak Verb
soru yu toplantının sonuna bırakmak Verb
gelecek haftaya ertelemek Verb
session gelecek oturuma kadar bir konunun ele alınmasını ertelemek Verb
gelecek oturuma kadar ertelemek Verb
akşamlamak Verb
otel eylül'e kadar dolu
şu ana kadar Adverb
bugüne kadar Adverb
fekki bildirilinceye kadar (FBK) Law
saat 11'e kadar yatmamak Verb
bir konuyu toplantının sonuna bırakmak Verb