voice

  1. Noun ses, seda.
    the human voice .
    the voice of the wind.
    to loose one's voice : sesini
    kaybetmek, sesi kısılmak.
    She spoke in a low voice: Alçak sesle konuştu. with one voice : hep bir ağızdan.
  2. Noun konuşma yeteneği.
  3. Noun söz, sözcü.
  4. Noun ifade, anlatış.
    give voice to: ifade etmek, açıklamak.
  5. Noun oy, fikir, oy hakkı.
    a voice in local affairs.
    have a voice in: söz hakkı olmak.
    We have
    no voice in the matter.
  6. Noun arzu, dilek.
    the voice of the people.
  7. Noun şarkıcı, muganni(ye).
    a score for voice and orchestra.
  8. Noun, Music terennüm edilen parça.
  9. Noun, Phonetics ün.
  10. Noun, Grammar (a) çatı, fiilin edilgen veya etken olma hali.
    active voice : etken çatı.
    passive voice
    : edilgen çatı. (b) kip, sıyga.
  11. Noun .
    :
    rumor.
  12. Transitive Verb söylemek, (sözle) ifade /beyan/ilân etmek.
    They voiced their approval of the plan. To voice a complaint.
  13. Transitive Verb, Music akort etmek.
  14. Transitive Verb seslen(dir)mek.
  15. Transitive Verb, Phonetics telâffuz etmek.
bangır bangır
avazı çıktığı kadar
sesini yükseltmek Verb
(fikrini/düşüncesini) çekinmeden söylemek, açık konuşmak.
konuşmak veya şarkı söylemek.
nüfuzunu kullanmak Verb
sesini idareli kullanmak Verb
(a) yüksek sesls konuşmak, (b) öfke ile/bağırarak konuşmak, bağırmak.
Don't raise your voice to me.
(c) onaylamamak, kabul etmemek.
As no one raised his voice against the plan, it was agreed on.
sesini banda almak Verb
avazı çıktığı kadar bağırmak Verb
bar bar bağırmak Verb
avazı çıktığı kadar bağırmak Verb
avazı çıktığı kadar (bağırmak)
şükranını ifade etmek Verb
acayip bir ses
acaip bir ses
acıklı bir ses
derinden gelen ses Noun
boğuk ses Noun
danışman oyu
konuşma tonu
kalın ses
istişari rey
ruhsuz ses Noun
cansız ses Noun
nüfuzu olmak Verb
sözü geçmek Verb
kayıt başlığında üretilen ses. Noun
insan sesi
yakınan bir sesle
sesinde alınmış bir hava ile
ezgi sesi.
edilgen kip Noun, Language-Literature
halkın sesi
azarlamak Verb
bağırmak Verb
sesini yükseltmek Verb
bir sesin perdesi Noun
birinin sesini tanımak Verb
birinin sesinıtanımak Verb
ittifakla reddetmek Verb
alçak sesle konuşmak Verb
alçak sesle konuşmak Verb
gürül gürül
ses tonu Noun
gırtlak, hançere. Noun
sesli görüşme Noun
bazı konularda söz hakkı olma
boşuna uyarı
sesli posta
Amerika'nın Sesi Proper Name, Organizations
vicdanının sesi
vicdanın sesi
mahkemenin fikri Noun
halkın sesi
ses senkronizasyonu
televizyon reklamında kamerada görünmeyen bir kişinin sesi
ses perdesi Noun
ses tanıma Information Technology
ses kaydı
ses bireşimcisi Information Technology
bir kalabalığın duygularını dile getirmek Verb
megafon
sesli oylama. Noun
dijital ses kayıt cihazı Noun
dile getirmek Verb
yönetimde söz sahibi olmak Verb
yönetimde rolü olmak Verb
bir konuda sözü geçmemek Verb
yoksulların sözcüsü olmak Verb
bir jürinin oybirliği yle aldığı karar
jürinin ittifakla aldığı karar
Halkın Sesi Partisi Proper Name, Political Parties