weak

  1. Adjective zayıf.
    weak eyes. weak defences. a weak memory. a weak character. He is weak in mathematics.
  2. Adjective kuvvetsiz, mecalsiz, takatsiz, yıpranmış.
    a weak old man. She is still weak from her illness.
  3. Adjective dayanıksız, metanetsiz, çürük.
    a weak foundation.
    weak sister
    k.d. dayanıksız/zayıf kimse.
  4. Adjective sebatsız, kararsız, düşük.
    a weak market.
  5. Adjective akılsız, şaşkın.
  6. Adjective eksik, noksan, temelsiz, hükümsüz.
    a weak argument. a weak plan.
  7. Adjective âciz, güçsüz.
    a weak government.
  8. Adjective, Photography silik.
  9. Adjective, Grammar (a) vurgusuz, (b) kurallı: geçmiş zamanları kurala uygun olarak yapılan.

    Stepped is a weak form,
    swam and swum are strong.
  10. Adjective (çay, çorba, vb.) sulu, hafif.
kas güçsüzlüğü Noun, Medicine
kas zayıflığı Noun, Medicine
parmağını hassas noktaya basmak Verb
parmağını birinin zayıf noktasına basmak Verb
zaaf Noun
lapacı
mali bakımdan güçsüz
mali bakımdan zayıf
finans durumu bozuk
sıskalaşmak Verb
zayıflamak Verb
koflaşmak Verb
zayıf düşmek Verb
(pazar) durgun olmak Verb
parası zayıf
sıska
(borsa) durgunlaşmak Verb
(pazar) zayıflamak Verb
çok zayıf
ümitsiz dava
zayıf rekabet
güçsüz rekabet
sayısı az mürettebat
zayıf para
zayıf para (değeri düşme eğiliminde olan , konvertibl olmayan , az talebi olan para
zayıf parası olan ülke
zayıf ümit
âciz hükümet
kötü taklit
kötü imitasyon
akıl hastası Noun
zayıf halka Noun
zayıf piyasa (satma isteğinin satın alma isteğinden daha çok olduğu piyasa
zayıf piyasa
inisiyatifsiz
azimkâr değil
teşebbüs kuvveti olmayan
azimsiz
kararsız
zayıf nokta
kararsız fiyat
cansız
zayıf yan
bir şeyin zayıf noktası.
to put one's finger on a weak spot: bir şeyin en zayıf noktasını bulmak.
açık çay Food-Kitchen
güvensiz kiracı
zayıf borsa
binde bir ihtimal
aklı kıt olmak Verb
açık yakalamak Verb
birinin zayıf noktasını bulmak Verb
metanetli olmamak Verb
karakter sahibi olmamak Verb
hafızası zayıf