weight

  1. Noun ağırlık, sıklet.
  2. Noun tartı, vezin.
    by weight : tartı ile.
  3. Noun ağırlık/tartı birimi.
    The pound is a common weight in England.
  4. Noun ağır cisim, ağırlık, yük.
    Put down that weight and rest your arms.
  5. Noun gaile, sıkıntı, dert, manevî yük.
    The loss of my job is a weight on my mind.
  6. Noun önem, ehemmiyet, etki, tesir, itibar, nüfuz, değer.
    men of weight: nüfuzlu adamlar, kodamanlar.

    an idea of weight. a man of political weight. an opinion of great weight.
  7. Noun, Statistics ağırlık, bağıl değer.
  8. Noun (kumaş) kalınlık, sıcak tutma.
    a winter-weight jacket: kalın kışlık ceket.
  9. Noun, Printing harfin soyahlık/ koyuluk derecesi.
  10. Noun (ses, kelime, hece) vurgu.
  11. Transitive Verb ağırlaştırmak, yüklemek, ağırlık/yük ilâve etmek.
  12. Transitive Verb mihnetini/meşakkatini/ağırlığını/ yükünü taşımak.
    to be weighted with years: yılların meşakkatini taşımak.
  13. Transitive Verb, Statistics ağırlık/bağıl değer vermek.
  14. Transitive Verb taraf tutmak, (bir tarafa) temayül göstermek/eğilmek/meyletmek.
zihinden atılan bir yük olmak Verb
altınla tartılacak kadar değerli olmak Verb
çok ağır sorumluluk taşımak, ağır sorumluluk altında olmak.
zihinden büyük bir yük atma
beklenen ağırlıkta olmak Verb
üzerine düşeni yapmamak Verb
asılmak Verb
bir işe yararlı katkıda bulunmak, yarar sağlamak, üzerine düşen görevi yapmak.
üstünlüğünü kabul ettirmek, ağır basmak, bütün gücünü harcamak.
bir işe yararlı katkıda bulunmak, yarar sağlamak, üzerine düşen görevi yapmak.
kalkış ağırlığı Noun, Aviation
/
around: ağırlığını koymak, nüfuzunu kullanarak istediğini yaptırmak.
kuvvetini hissettirmek, ağırlığını koymak, ağır basmak.
ferahlık.
That's a weight off my mind: İçim ferahladı = yüreğime su serpildi.
(uçak) boş durumdayken ağırlığı
üç kilo aldım
ek ağırlık
reklam ağırlığı
bir kampanya için planlanmış ya da kullanılmış reklam mesajlarının sayısı
katı ilâçların tartı sistemi. 20
grains = 1
scruple; 3
scruples = 1
dram;
8
drams = 1
ounce; 12
ounces = 1
pound.
eczacı tartısı
ağırlık esası üzerinden alınan vergi
öğeciksel ağırlık, atom ağırlığı: Karbon C-12 atomu ağırlığının 1/12 si cinsinden bir elemanın atom ağırlığı
(1961'den önce bir H atom ağırlığı veya bir oksijen atom ağırlığının 1/16'sı birim olarak alınırdı).
kıs.:
at. wt. = at. ağ.
avoirdupois ile ayni anlama gelir. İngiliz ve ABD ağırlık ölçü sistemi (Kıymetli madenler ve ilâçlar
dışında bütün ağırlıklara uygulanır).
balance ile ayni anlama gelir. dara.
safra ağırlığı Noun, Transport
bir temel devreye ait bilgilere dayanılarak hazırlanan ağırlıklı endeks sisteminin ağırlıkları Noun
standart ağırlık
kilosu eksik olmak Verb
fatura ağırlığı
tartı ile satın almak Verb
ağırlık itibarıyla
tartı ile
ağırlık itibariyle
önem/ değer taşımak, önemli/değerli olmak.
What he says carries weight with me: Söyledikleri bence önemlidir.
ücrete tabi ağırlık
ağırlık kontrolü
ağırlık kontrolu
sikke ağırlığı
ticari ağırlık
yarı ağır sıklet
gümrük ağırlığı
sabit ağırlık: bir yapı veya teçhizatın yük olmadığı zamanki ağırlığı (bina, köprü vb.'nin temele binen ağırlığı gibi). Noun
ağırlık, ezici yük, ölü yük, tam yük, geminin darası.
ağırlık bildirimi
yüklenen ağırlık
teslim ağırlığı
teslim ağırlığı
ağırlıkta azalma
ağırlıkların tutmaması
boş ağırlık Noun, Transport
equivalent ile ayni anlama gelir. eşdeğer (ağırlık): 1.008 gr H ile birleşen veya onu açığa çıkaran madde miktarı.
eşdeğer-gram: bir öğenin 1.008 gr. Hidrojen veya 8 gr. Oksijenle birleşebilen niceliği.
tahmini ağırlık
ağırlık fazlası
fazla ağırlık
ağırlık fazlası
tartıca eksik gelmek Verb
eksik tartı
tüysıklet
uçuş ağırlığı
ağırlığına göre yükleme
tam ağırlık
tam kilo
şişmanlamak Verb
kilo almak Verb
vezinleri (ölçüleri) ayar edip damgalamak Verb
hafifleşmek Verb
çok önem vermek Verb
eşdeğer-gram: bir öğenin 1.008 gr. Hidrojen veya 8 gr. Oksijenle birleşebilen niceliği.
molekül-gram: ağırlığı gram olarak molekül ağırlığına eşit olan madde miktarı.
bk.: Avogadro number.

gram-molecular = gram-molar: molekül-gram+.
Noun
bir taşıma aracının alacağı yük ağırlığı
groston Maritime Traffic
brüt ağırlık, daralı/gayrısafi ağırlık. Noun
: brüt ağırlık.
brüt ağırlık Noun, Environment-Ecology
dolu ağırlık
100 librelik Amerikan ağırlık ölçü birimi
112 librelik İngiliz ağırlık ölçü birimi
ideal kilo Noun, Medicine
ağırlığın artışı
parça ağırlığı
yükün karaya boşaltılmış ağırlığı
çizgi kalınlığı Information Technology
gerçek yük (canlı bir çiftlik hayvanı ağırlığı
tam yüklenmiş durumda ağırlık
makine gibi gemide bulunan ağırlıklar
kilo kaybetmek Verb
zayıflamak Verb
düdük gibi kalmak Verb
kilo vermek Verb
incelmek Verb
ağırlık kaybı
piyasa ağırlığı (değişik piyasa gruplarının tüketim biçimlerine göre reklam harcamalarının ayarlanması
piyasa ağırlığı
azami yük
medya ağırlığı
medya ağırlığı (bir reklamın belirli bir medyadaki etkinliği
(boks) orta sıklet
orta sıklet
en düşük ağırlık
özdecik ağırlığı, molekül ağırlığı: bileşimi oluşturan öğeciklerin atom ağırlıkları toplamı.
(US) net ağırlık
net ağırlık
çok önemli
önemsiz
kâğıt üstüne konan ağırlık
prespapye
partinin önemi
ağırlığına göre alınan posta ücreti
posta ağırlığı
arka ağırlık Noun, Transport
normal ağırlık
tartı ile satmak Verb
kilo ile satmak Verb
kiloyla satmak Verb
satış ağırlığı
gönderilen malın ağırlığı
gönderilen yükün ağırlığı
eksik tartı
eksik tartı
(madeni para) ağırlık kaybı
özgül ağırlık
standart ağırlık
daha ağır
fazla ağırlık
net ağırlık
dara ağırlığı
ağırlıkların denenmesi
ağırlıkların denemesi
ton ağırlık
toplam ağırlık
kuyumcu tartısı
gerçek ağırlık
ağırlıkça eksik gelmek Verb
boş ağırlık Noun, Transport
yüksüz ağırlık Noun, Transport
ağırlık dengesi Noun
ağır yük
tartı belgesi
(tren yolu) ağırlık belgesi
tartı belgesi
kilo eksikliği
yoğunluk, birim hacmin ağırlığı. Noun
çökertmek Verb
baskı uygulamak Verb
kilo alma Noun, Medicine
ağır yük
haltercilik
halterci.
weight lifting: haltercilik. Noun
(posta) azami ağırlık
kilo verme Noun, Medicine
kilo kaybı Noun, Medicine
ortalama ağırlık
ağırlık ölçüleri Noun
tartı pusulası
halis altın ayarı
tartı damgası Noun
anlamak, hakkında fikir edinmek, (zihninde) tartmak, ölçüp biçmek.
I can't weight him up.
boş haldeki ağırlığı
azami ağırlık
birşeyi güçlendirmek Verb
birşeyi desteklemek Verb
zayıflama rejimi yapmak Verb
hükmü geçmek Verb
birinin üzerinde nüfuzu olmak Verb
çapraz ağırlık endeksi
tam yük gücü
kamu kesimi borçu
tam-dolu yük düzeyindeki
dedveyt tonajı
(uçak) boş durumdayken ağırlığı
bir katın taşıma kapasitesi
katın taşıma kapasitesi
tam ayar madeni para
ek güç katmak Verb
güçlendirmek Verb
bir şeye önem vermek Verb
müsaade edilen azami ağırlık
hafifletmek Verb
standart ağırlık ve ayar
kanuni ağırlıkta sikke