yasamak

Turkish-English Translation

  1. Verb to legislate
  2. Verb to make laws
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

yasamak, kanun koymak
to legislate Verb
(evli çift) ayrı yaşamak
to live separate Verb
(evli çift) ayrı yaşamak
to be living separate Verb
aç yaşamak
to live under famine Verb
akranlarıyla yaşamak
to live with one's equals Verb
alnının teriyle yaşamak
to live by the sweat of one's brow Verb
asgari şartlar altında yaşamak
to lead a hand- to-mouth existence Verb
asgari standardın altında yaşamak
to live below the minimum standard Verb
aşk macerası yaşamak
to romance Verb
Avrupalı gibi yaşamak
to live in european style Verb
aylak ve lüks hayat yaşamak
to live in peace and plenty Verb
aylak ve lüks hayat yaşamak
to live in a fool's paradise Verb
ayrı yaşamak
(married couple) to live separately Verb
ayrı yaşamak
to live apart Verb
aziz gibi yaşamak
to live like a saint Verb
bağımlı yaşamak
to live in dependence Verb
bağımsız hayat yaşamak
to live a life of independence Verb
bağımsız yaşamak
to live a life of independence Verb
barış içinde birarada yaşamak
to peaceful coexistence Verb
barış içinde yaşamak
to live in peace Verb
başkasının hayatını yaşamak
to live through someone's life Verb
başkasının ianesiyle yaşamak
to subsist on (other men's) charity Verb
belirli bir şekilde yaşamak
to follow a way of life Verb
beraber yaşamak
to cohabit Verb
beraber yaşamak
to live together Verb
beraber yaşamak
to live in sin Verb
biriyle aşk ilişkisi yaşamak
to be seeing someone Verb
biriyle aynı dam altında yaşamak
to live under the same roof with sb Verb
biriyle birlikte yaşamak
to live with someone Verb
biriyle mutlu yaşamak
to live happily with sb Verb
biriyle mutlu yaşamak
to live happily with somebody Verb
birlikte yaşamak
to keep house together Verb
birlikte yaşamak
to shack up Verb
birlikte yaşamak
to live in sin Verb
birlikte yaşamak
to cohabit Verb
birlikte yaşamak
to live together Verb
birşeye göre yaşamak
to live by something Verb
birşeye uygun yaşamak
to live by something Verb
birşeyi görecek kadar yaşamak
to live to see something Verb
birşeyin gereklerine göre yaşamak
to live by something Verb
bitki gibi yaşamak
to vegetate Verb
bol keseden yaşamak
to live on a large scale Verb
bol keseden yaşamak
to live in a lavish style Verb
bolluk içinde yaşamak
to live off the fat of the land Verb
bolluk içinde yaşamak
to live in plenty Verb
bolluk içinde yaşamak
to live in abundance Verb
bolluk içinde yaşamak
to live high on the hog Verb
büyük yoksulluk içinde yaşamak
to live in abject poverty Verb
büyük yoksulluk içinde yaşamak
to live in dire need Verb
büyük yoksulluk içinde yaşamak
to live in wretched poverty Verb
çalıştığı yerde yaşamak
to live in Verb
cehennem hayatı yaşamak
to suffer hell on earth Verb
çılgınca neşeli hayat yaşamak
to hit the pace Verb
çocuklarından daha uzun yaşamak
to survive one's children Verb
çok az şeyle yaşamak
to exist on very little Verb
dar bir çevrede yaşamak
to live in a restricted circle Verb
doya doya yaşamak
to live life to the full Verb
ekmek ve su ile yaşamak
to live on bread and water Verb
emekli hayatı yaşamak
to live in pension Verb
evlenmeden birlikte yaşamak
to shack up with Verb
evlenmeden birlikte yaşamak
to live in sin Verb
feci sefalet içinde yaşamak
to live in wretched poverty Verb
ferah fahur yaşamak
to live a life of ease Verb
fikir ayrılığı yaşamak
to fracture Verb, Politics-Intl. Relations
fikirlerle hayal dünyasında yaşamak
to feed on ideas Verb
geçmişte yaşamak
to live in the past Verb
gelişigüzel yaşamak
to live haphazard Verb
gösterişsiz şekilde yaşamak
to live small ways Verb
göze batmadan kendi halinde yaşamak
to lie low Verb
göze batmadan yaşamak
to live in the shadow Verb
güç zamanlarda yaşamak
to live in troublous times Verb
günü gününe yaşamak
to live from hand to mouth Verb
hava ile yaşamak
to live on air Verb
hayal dünyasında yaşamak
to live in a fantasy world Verb
hayali bir dünyada yaşamak
to live in a fantasy world Verb
hayalinde yeniden yaşamak
to relive Verb
heyecan yaşamak
to live Verb
hızlı yaşamak
to lead a fast life Verb
hızlı yaşamak
to lead a hectic life Verb
hür yaşamak
to live free Verb
huzur dolu yaşamak
to live in peace Verb
huzur içinde yaşamak
to live in peace Verb
ianeyle yaşamak
to live on charity Verb
içinden geldiği gibi yaşamak
to follow only one's own inclinations Verb
iki akran gibi yaşamak
to live together as equals Verb
inançlarına göre yaşamak
to live up to one's conviction Verb
inziva hayatı yaşamak
to live in seclusion Verb
inziva hayatı yaşamak
to live in retirement Verb
inziva hayatı yaşamak
to live an obscure life Verb
inzivada yaşamak
to live out of the world Verb
itibarına yakışır şekilde yaşamak
to live up to one's reputation Verb
kalemiyle yaşamak
to make one's living by one's (the) pen Verb
kalemiyle yaşamak
to make one's living by one's pen Verb
karanlıkta yaşamak
to live in the shadow Verb
karı koca gibi yaşamak
to play at keeping house Verb
karı koca gibi yaşamak
to live and cohabit as husband and wife Verb
karı koca gibi yaşamak
to live as husband and wife Verb
karı-koca gibi yaşamak
to live as man and wife Verb
karısının parasıyla yaşamak
to live on one's wife's income Verb
kendi başına yaşamak
to live on one's own Verb
kendi başına yaşamak
to live in privacy Verb
kendi fikirlerine gömülü yaşamak
to feed on ideas Verb
kendi için yaşamak
to live for oneself Verb
kendi köşesinde yaşamak
to live an obscure life Verb
köpek gibi yaşamak
to lead a dog's life Verb
korku içinde yaşamak
to live in fear Verb
korkuyla yaşamak
to live in fear Verb
kötü günler yaşamak
to have one's dog days Verb
kovanda yaşamak
to hive Verb
köyde yaşamak
to ruralize Verb
lordlar gibi yaşamak
to live like a lord Verb
lüks hayat yaşamak
to plush Verb
lüks hayat yaşamak
to have a high time Verb
lüks hayat yaşamak
to afford luxury Verb
lüks içinde yaşamak
to live in comfort Verb
lüks içinde yaşamak
to live in state Verb
maddi olanakların elvermiyeceği şekilde yaşamak
to live in a style beyond one's means Verb
mahrumiyet içinde yaşamak
to live in privation Verb
möbleli (özel) apartmanda yaşamak
to line in chambers Verb
münzevi hayat yaşamak
to live a retired life Verb
münzevi yaşamak
to live retired Verb
mütevazi bir hayat yaşamak
to live in a small way Verb
müthiş sıkıntılı anılar yaşamak
to go through a terrible ordeal Verb
mutlu bir şekilde yaşamak
to live happily Verb
mutlu mesut yaşamak
to live happily Verb
mutlu yaşamak
to lead a happy existence Verb
mutluluk içinde yaşamak
to live happily Verb
normal hayat yaşamak
to follow standard lines Verb
ölmüş olması gerekirken hâlâ yaşamak
to live on borrowed time Verb
ölümden çaldığı zamanı yaşamak
to be living on borrowed time Verb
paşa gibi yaşamak
to live in easy circumstances Verb
prensiplerine göre yaşamak
to live up to one's principles Verb
problem yaşamak
to encounter problems Verb
problem yaşamak
to experience problems Verb
rahat huzur içinde yaşamak
to live in peace and quiet Verb
rahat huzur içinde yaşamak
to enjoy perfect peace and quiet Verb
rahat yaşamak
to live at ease Verb
refah içinde yaşamak
to live in easy circumstances Verb
refah içinde yaşamak
to live in prosperity Verb
refah içinde yaşamak
to live in comfortable circumstances Verb
ruhsal çöküntü yaşamak
to fall apart Verb
sadaka ile yaşamak
to live on alms Verb
sadakayla yaşamak
to be dependent on alms Verb
sadece kendisi için yaşamak
to live in one's very house Verb
sefahat hayatı yaşamak
to go the paces Verb
sefahat hayatı yaşamak
to wallow in vice Verb
sefil şartlar altında yaşamak
to exist in wretched circumstances Verb
sefil yoksulluk içinde yaşamak
to be living in sordid poverty Verb
şehir dışında yaşamak
to live out of town Verb
sermayesi ile yaşamak
to live on one's capital Verb
sersefil yaşamak
to lead a miserable existence Verb
sessiz sakin yaşamak
to live quietly Verb
sıkıcı bir hayat yaşamak
to live a humdrum life Verb
sınıra yakın yerde yaşamak
to live on the frontier Verb
sokakta yaşamak
to live rough Verb
sorun yaşamak
to experience problems Verb
sorun yaşamak
to encounter problems Verb
sürgün yaşamak
to live in exile Verb
sürgünde yaşamak
to live in exile Verb
tabi olarak yaşamak
to live in a state of subjection Verb
tam bolluk içinde yaşamak
to live in the full swing of prosperity Verb
tam uyum halinde yaşamak
to live in perfect harmony Verb
tehlikeli biçimde yaşamak
to ride the Verb
tek başına yaşamak
to live in solitude Verb
topluluk halinde yaşamak
to live in a commune Verb
toplumun dışında yaşamak
to seclude oneself from society Verb
trip yaşamak
to trip out Verb
trip yaşamak
to trip Verb
ülke dışında yaşamak
to live abroad Verb
veresiye yaşamak
to live on tick Verb
yalnız yaşamak
to live in privacy Verb
yardımla yaşamak
to live on charity Verb
yaşamak
to inhabit Verb
yaşamak
to live Verb
yaşamak
to survive Verb
yaşamak
to dwell Verb
yaşamak
to experience Verb
yaşamak
to see Verb
yaşamak
to breathe Verb
yaşamak
to shack up Verb
yaşamak
to subsist Verb
yaşamak için gerekli şeyler
necessaries of life Noun
yoksulluk içinde yaşamak
to be living in want Verb
yüksek işsizlik oranları ile yaşamak
to live with high unemployment rates Verb
yüksek konjonktürü yaşamak
to experience a boom Verb
yurtdışında yaşamak
to live abroad Verb
zaruret içinde yaşamak
to live in poverty Verb
zemin katta yaşamak
to live on the ground floor Verb
zevkü sefa hayatı yaşamak
to luxuriate in opulence Verb
zevkü sefa hayatı yaşamak
to live (be rolling) in luxury Verb
zor anlar yaşamak
to have the devil of a time Verb
zor anlar yaşamak
to go through the hoops Verb
zor zamanlar yaşamak
to pass through hard times Verb
zorluk yaşamak
to encounter difficulties Verb
zorluk yaşamak
to experience difficulties Verb
zorluk yaşamak
to suffer Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Yasa koymak
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.

yaşamak
Sağ olmak, hayatta bulunmak