1. daha fazla, daha çok, daha ziyade, daha büyük. (
    much ve
    many sıfatlarının artıklık derecesi.
    (bkz: most )).
    more time. more pencils. more money.
  2. daha (
    much belirtecinin artıklık derecesi).
    more rapid: daha hızlı.
  3. yine, tekrar, yeniden, artık, daha fazla.
    Let's talk more another time: Başka zaman yine konuşalım.

    I couldn't stand it any more: Artık/daha fazla tahammül edemedim.
  4. üstelik, ayrıca.
    You've come late for school, and what's more you've lost your books.
  5. ilâve/daha fazla (şey).
    Tell me more about it. I want more .
  6. daha büyük sayı/miktar/derece.
beyanlarında daha açık olmak Fiil
ifadelerinde daha açık olmak Fiil
taleplerinde daha ısrarlı olmak Fiil
yapacak daha önemli işleri olmak Fiil
birçok seçeneği olmak Fiil
oynayacak çok kozu olmak, bir sürü gizli plânları/düzenleri olmak.
parasını daha iyi idare etmek Fiil
İş etkinliğinin artırılmasına yönelik katkı ve düzenleme faaliyetleri (NACE kodu: 84.13) İsim, Sanayi ve Zanaatler
(a) biraz daha, (b) az daha, az kaldı.
A little more and I should have killed him: Az kaldı onu
öldürecektim (az daha üstüme varsaydı onu öldürürdüm).
haydi haydiye, evleviyetle, daha fazla/ziyade, daha çok.
I like him all the more for his reticence:
Onu daha ziyade ağzı sıkı olduğu için seviyorum (Ağzı sıkı olduğu için onu daha çok seviyorum).
haydi haydi Zarf
daha da Zarf
iyice Zarf
evleviyetle Zarf
daha fazla, başka.
I don't want any more.
borsada
alıcıya isteğine bağlı olarak önceden saptanan miktarın bir misli senet alma hakkını veren opsiyon
daima
sürekli olarak
artık ortada yok, yerinde yeller esiyor.
bir daha mı, kat'iyen/asla/Allah göstermesin.
(a) bir kere daha, (b)
once again ile ayni anlama gelir. yine, tekrar, evvelce olduğu gibi.
muhayyer vermek Fiil
ek vagon takmak Fiil
anlaşıldı, gerisi malûm, fazla söze gerek yok.
"I saw him leaving her flat at 6.30 in the morning." "Say no more!"
biraz daha
haydi haydiye, evleviyetle, daha fazla/ziyade, daha çok.
I like him all the more for his reticence:
Onu daha ziyade ağzı sıkı olduğu için seviyorum (Ağzı sıkı olduğu için onu daha çok seviyorum).
üstelik, dahası var.
fazla
gittikçe, gitgide (artarak/hızlanarak vb.).
gün geçtikçe daha fazla ...
canlı cenaze
daha da önemlisi Zarf
hem de Zarf
üstelik Zarf
Daha da önemlisi,
üstelik Zarf
hem de Zarf
daha da önemlisi Zarf
Daha da önemlisi,
daha da ilginci Zarf
daha da enteresanı Zarf
övgüden çok suçlama
…'den ziyade, daha ziyade.
She's more like 30 than 25: 25'ten ziyade 30'una yakındır.
muhtemelen Zarf
çoğunlukla, çok defa, çoğu kez.
During the foggy weather the trains are late mor often than not:
Sisli havalarda çok defa trenler gecikir.
genellikle, ekseriya, çoğu zaman.
More often than not I read a novel: Ekseriya bir roman okurum.
(a) az çok, bir dereceye kadar, nisbeten, şöyle böyle.
Most people are more or less selfish. (b)
aşağı yukarı, yaklaşık olarak, takriben.
The distance is ten kilometers, more or less.
hemen hemen Zarf
aşağı yukarı Zarf
neredeyse Zarf
az çok Zarf
özel hasar sigortası İsim
-den daha fazla/büyük/değerli (şey).
His report is more than a survey.
bir hayli ... Zarf
oldukça ... Zarf
bayağı ... Zarf
yeter de artar bile.
gerekenden fazla Zarf
göründüğünden başka türlü, göründüğü gibi/kadar … değil.
Sewing looks quite simple, but there's more
in it than meets the eye.
lüzum undan fazla
fazladan
birden fazla ... Sıfat
fazlasıyla, aşırı derecede, haddinden ziyade.
His behavior displeased me more than somewhat .
Daha önemlisi, ...
acele işe şeytan karışır
(
him/them
etc.): aptallığın ta kendisi, akılsızlığın daniskası (budur).
“ I decided
to accept it.” “More fool you, I wouldn't do that, no matter how much they offer.” “Kabul etmeye karar verdim.” “Akılsızlığı bırak, ben olsam servet bağışlasalar kabul etmem.”
... ve çok daha fazlası.
... kat ...
… için daha kuvvetli sebep, … daha iyi ya!
haydi haydi Zarf
daha da Zarf
iyice Zarf
evleviyetle Zarf
ispat kolaylığı sağlamak İsim, Hukuk
bu kadar daha.
I'll have as many more as you can spare: Fazladan ne kadar verebilirseniz o kadar alırım.
savunma için daha çok para istemek Fiil
daha uzun yıllar çalışabilir durumda olmak Fiil
her zamankinden çok kararlı olmak Fiil
daha çok olaylara dayanmak Fiil
genellikle gözardı edilmek Fiil
genellikle ihlal edilmek Fiil
...'e çok daha istekli olmak Fiil
daha fazla ücret için grev yapmak Fiil
pahalanmak Fiil
büyümek Fiil
daha belirgin olmak Fiil
kıymetlenmek Fiil
başından büyük işe girişmek, yutamayacağı lokmayı ısırmak.
In trying to build a house by himself,
he had bitten off more than he could chew: Tek başına ev yapmaya kalkışmakla başından büyük işe girişti.
daha yakında yer alan olaylara gelmek Fiil
yarardan çok zararı olmak Fiil
her zamankinden daha ... Zarf
takdirden çok tenkide uğramak Fiil
kırk tarakta bezi olmak Fiil
hapı yutmak Fiil
takati kesilmek Fiil
Amerikalı kim, o kim! (Ne münasebet, o Amerikalı değildir).
çok daha iyi/uzun/vb.
I feel heaps better after my sleep: Uykudan sonra kendimi çok daha iyi hissediyorum.
Aynen katılıyorum. Cümle
Kesinlikle aynı fikirdeyim. Cümle
Kelimesi kelimesine katılıyorum. Cümle
Kesinlikle katılıyorum. Cümle
Tam aynı fikirdeyim. Cümle
Kesinlikle aynı fikirdeyim. Cümle
Aynen katılıyorum. Cümle
Kesinlikle katılıyorum. Cümle
Kelimesi kelimesine katılıyorum. Cümle
Tam aynı fikirdeyim. Cümle
Kesinlikle katılıyorum. Cümle
Kelimesi kelimesine katılıyorum. Cümle
Tam aynı fikirdeyim. Cümle
Aynen katılıyorum. Cümle
Kesinlikle aynı fikirdeyim. Cümle
kocanın daha çok para vermesi için ısrar etmek Fiil
daha uzak geçmişte Zarf
olayları daha iyi incelemek Fiil
olayları daha iyi incelemek Fiil
Az laf, çok iş.
daha büyük satış yapmak Fiil
daha büyük satışlar yapmak Fiil
ne eksik ne fazla Zarf
-den fazla değil.
He is no more German than I am: Kim demiş onu Alman diye?
“I can't understand
it.” “No more can I.” “Bunu anlamıyorum. ” “Benden de al, o kadar.”
mümkün mertebe az.
He never does more work than he can help: Mümkün mertebe az iş yapar (Canını eziyete koşmaz).
-den fazla değil.
He is no more German than I am: Kim demiş onu Alman diye?
“I can't understand
it.” “No more can I.” “Bunu anlamıyorum. ” “Benden de al, o kadar.”
yapılması ille de şart olandan fazlasını yapmamak Fiil
… ile aynı/bir.
It's nothing more or less than a murder to send him without a gun to catch the criminal:
Onu silahsız olarak katili yakalamaya göndermek cinayettir.
-den fazla değil.
He is no more German than I am: Kim demiş onu Alman diye?
“I can't understand
it.” “No more can I.” “Bunu anlamıyorum. ” “Benden de al, o kadar.”
Bu arada, ...
Birşey daha var, ...
daha çok ithalata kapı açmak Fiil
yanan ateşe kömür atmak Fiil
bir şirketi daha kârlı bir yola sokmak Fiil
küçük küçük sektörler halinde dağılmak Fiil
daha yüksek ücret talep etmek Fiil
Ha şöyle! Şimdi oldu! (veya) Hah işte, böylesi daha iyi/Ha şöyle, yola gel!
kontratın bitmesine daha üç yıl var
özellikle … için.
ne kadar çok olursa o kadar iyi.
ne kadar çok … ise o kadar az.
The more you talk the less you think: Ne kadar çok konuşursan o kadar az düşünürsün.
işin altında iş var; daha bilinmeyen gerçekler/sebepler var.
Bunun ... katı krediye ihtiyacımız var.
Dahası, ... Zarf
Bundan iyisi can sağlığı.
Dahası, ... Zarf
lafı daha fazla uzatmadan Zarf
konuyu uzatmadan Zarf
lafı fazla uzatmadan Zarf
konuyu fazla uzatmadan Zarf
lafı kısa keserek Zarf
lafı uzatmadan Zarf
konuyu daha fazla uzatmadan Zarf
Bir kimseyi iyilikle yola getirmek daha kolaydır.