goody goody

goodies: şeker, çerez, şekerleme, hoşa giden/çekici şey (özellikle tatlı yiyecek).

goodies: seçme/nadide/güzel şey, zevk veren şey/parça.
A record collector played some goodies
for me on his phonograph.
arzu edilen/cazip/lüks/erişilmek istenilen nesne.
All the goodies - new cars, central heating, holidays
abroad- that a higher income brings.
hanım, hatun: orta tabaka kadınları için kullanılan unvan.
(çocuk dili) ne iyi! aman ne güzel!
gösterişçi, iyilik taslayan, başkalarına karşı iyi görünen (kimse).