-
İsim ateş.
She's afraid of fire. Put more wood on the fire. - İsim alev, kıvılcım.
-
İsim yangın.
fire bucket: yangın (söndürme) kovası.
fire hazard: yangın tehlikesi çok olan yer.
fire insurance: yangın sigortası.
A great fire destroyed the furniture factory. -
İsim ocak, soba, yemek pişirmekte kullanılan/sıcaklık veren araç.
Put the kettle on the fire. -
İsim (elmas vb. de) parlaklık, parıltı, ateş/alev gibi parıltılı şey.
The fire of a diamond. The fire oflightning. An insane fire in his eye. -
İsim yakıcı ihtiras/tutku, gayret, şevk, tehalük, cezbe, sanat heyecanı, hırs.
The boy is full of fire and courage. - İsim hayal gücü, zekâ.
- İsim yangı, humma, hastalık ateşi, hararet.
-
İsim azap, işkence, mihnet.
the fires of persecution. - İsim (ateşle) dağlama, işkence için ateşe atma.
- İsim (alkollü içkilerde) sertlik, keskinlik, yakıcılık.
-
İsim kıvılcım, şerare.
to strike fire from stones. -
İsim (ateşli silahla) ateş etme, ateş.
to open fire: ateş açmak.
cease fire: ateş kesmek.
runningfire: yaylım ateş. - İsim yıldız vb. gibi parlak cisim.
-
İsim (a) yağmur: birbiri arkasına dizili olaylar zinciri.
a fire of questions: soru yağmuru. (b) çatma,şiddetli tenkit, sözle hücum. - İsim şimşek, yıldırım.
-
Fiil (silahla) ateş etmek, (silahı) ateşlemek/patlatmak/atmak.
The police fired at the running criminals.He fired his gun at them.
fire a broadside
den. borda ateşi açmak, geminin bir tarafındaki bütün toplarla ateş açmak. -
Fiil yakmak, ateşe vermek, ateşlemek, ateşle dağlamak.
fire a horse: bir atı dağlamak.
fire a boiler: kazanı yakmak. - Fiil alevlendirmek, tutuşturmak.
-
Fiil pişirmek.
Bricks are fired to make them hard. - Fiil canlandırmak, gayrete getirmek.
- Fiil ilham/heyecan vermek.
-
Fiil teşvik/tahrik etmek, harekete geçirmek, uyandırmak.
Stories of adventure fire the imagination. Yourspeech fireed the crowd's admiration. -
Fiil (dinamit vb.) patlatmak, atmak.
fire a mine: mayın/lâğım patlatmak. -
Fiil (işinden) kovmak, azletmek,
argo sepetlemek.
Get out! You're fired! -
Fiil atmak, yağdırmak.
to fire a stone through the window. - Fiil (ateş ederek) püskürtmek, kovmak.
- Fiil yanmak, alevlenmek, ateş almak, tutuşmak, iştial etmek.
-
Fiil (ateş/alev gibi) parlamak.
fire up: (a) fayrap etmek, (b) birdenbire kızmak/parlamak. -
Fiil (arzu, ihtiras vb. ile) tutuşmak, yanmak, heyecanlanmak.
I was fired with the desire to visit İstanbul. -
Fiil (silah vb.) atmak, sıkmak.
to fire a rocket. to fire at a fleeing enemy.
fire a volley: yaylım ateşi açmak. - Fiil (yaprak) sararmak, kızarmak.
-
Fiil (patlamalı motorda yakıt-hava karışımını) ateşlemek, tutuşturmak, iştial ettirmek.
fire an engine.
İtfaiye hizmetleri (NACE kodu: 84.25)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
fenalığa karşı iyilik yaparak birini utandırmak/mahcup etmek.
Jean Valjean stole the Bishop's silver,
Jean Valjean stole the Bishop's silver,
but the Bishop heaped coals of fire on his head by giving silver to him.
kötülüğe iyilikle karşılık vererek utandırmak /vicdan azabı çektirmek.
başkası için kendini ateşe atmak, başkasına yardım için belaya girmek.
işaret karışması (bir devredeki telgraf sinyallerinin diğer telgraf veya telefon sinyalleri ile karışması
enfilade ile ayni anlama gelir. derinliğine ateş, siper veya asker saffı boyunca ateş.
(a) (mermi, bomba vb.) geç patlamak, (b) gecik(tiril)mek, ertele(n)mek, geriye/sonraya bırak(ıl)mak,
muallâkta/askıda kalmak.
The new project is hanging fire.
The new project is hanging fire.
(a) (silah, mermi vb.) patlamamak, ateş almamak, (b) başaramamak, başarısızlığa uğramak, isabet ettirememek,
beklenen etkiyi uyandıramamak.
The joke missed fire.
The joke missed fire.
(a) tutuşmuş, yanmakta.
be on fire: yanmak.
The house is on fire. (b) ateşli, istekli,
be on fire: yanmak.
The house is on fire. (b) ateşli, istekli,
gayretli, şevkli.
get on like a house on fire:: hızla ilerlemek/gelişmek; çok iyi anlaşmak, canciğer olmak.
get on like a house on fire:: hızla ilerlemek/gelişmek; çok iyi anlaşmak, canciğer olmak.
yangına dayanıklılık (bir binanın yapısal yönden yangına karşı dayanıklılık ve dolayısıyla yangının yayılmasını
azaltıcı önlem derecesi
yangın eksperi (bir bina veya mülkün yangın tehlike derecesini ve yangın sigortası için ödenecek primi saptayan kişi
- İsim loss
- İsim loss
- İsim waste
- İsim deficiency
- İsim wastage
- İsim reduction
- İsim decrease
- İsim deficit
- İsim shrinkage
- İsim outage
- İsim leakage
Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)
- Bir malda bozulma, dökülme, kuruma gibi ... yüzünden meydana gelen eksilme