çarpa çarpa ilerlemek, gözü kapalı/körü körüne gitmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Kaç aylık hamilesiniz?
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Kaç haftalık hamilesiniz?
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dinleyicilerini büyülemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        başından beri, ta başından. 
 He knew all along that it was a lie: Bunun bir yalan olduğunu başından beri biliyordu.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir yere) gelmek, ulaşmak, muvasalat etmek. 
 He will be along soon: Yakında gelecek.  
Tell them  I'll be along: Geleceğimi onlara söyle.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yanında/birlikte getirmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (araba ile vb.) başıboş/serseriyane dolaşmak, gayesiz gezinmek. 
 We were just bumming along the road.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) gelişmek, ilerlemek. 
 How's your work coming along? İşin nasıl gelişiyor (nasıl gidiyor)?  
He's  coming along nicely with his French: Fransızcası epeyce ilerliyor. (b) iyileşmek, (sağlığı) düzelmek. 
 Mother's coming along nicely, thank you. (c) tesadüfen vaki olmak, karşısına çıkmak. 
 Take every chance that comes along: Karşına çıkan her fırsattan yararlan. (d) takip etmek, arkasından gitmek. 
 You go now, I'll come along later. (e) eşlik/refakat etmek, birlikte gelmek/gitmek. 
 He asked me to come along to keep him company. (f) 
 come along! = come on (now)! 
 k.d. Haydi! Haydi bakalım! Çabuk ol! Gayret et!
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tabanları yağlamak, hızla koşmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yol boyunca ağır ağır yürümek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) ilerlemek, (b) çaresini bulmak, becermek, geçinmek, idare etmek. 
 He hasn't much money, but he  gets along: Çok parası yok ama, idare ediyor (geçinip gidiyor). 
 I'll get along somehow: Bir çaresini bulurum (Allah kerim). (c) başarmak, ilerletmek. 
 How are you getting along with your French? Fransızca ile aran nasıl (Fransızcanı ilerletiyor musun)?
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) gitmek, ayrılmak. 
 I must be getting along now. (b)  
get on/go along/go on ile ayni anlama 
 gelir. ilerlemek, gelişmek, gelişme/ilerleme kaydetmek. 
 How is your work getting along? It's getting along nicely, thank you. (c) 
 get on ile ayni anlama gelir. (güçlüklere rağmen) devam et(tir)mek, başarmak. 
 We can get along without your help. (d) 
 get on ile ayni anlama gelir. (dostça) geçinmek, anlaşmak, uyuşmak. 
 He doesn't get along with his brother. (e) 
 get on ile ayni anlama gelir. yaşlanmak, ihtiyarlamak, yaşı ilerlemek, (f) 
 get along with you! = go along with you! 
 k.d. defol! git! yıkıl! haydi oradan! beni kandıramazsın! amma yaptın ha! (g) 
 get along without (something): (birşey)siz de olabilmek, idare etmek, geçinmek, (bir şeye) muhtaç olmamak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) devam etmek, gitmek. 
 Go along!: Haydi, git! (b) aynı fikirde olmak, fikrini kabul etmek.  
We  will go along with you/ your suggestions. (c) 
 go along with: eşlik /refakat etmek.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ta başlangıcından beri bundan korkuyordum
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        idarei maslahat etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        rüzgâr nedeniyle yatmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ilerlemek, ileriye yürümek. 
 The people standing in the bus moved along to make room for others.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi devam ettirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyin ilerlemesini sağlamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        şaşkın bir halde çabalamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (fiyat) tüketiciye yükletmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) savsaklamak, kararı vb. geciktirmek, bekletmek, (b) 
 play along with: … ile aynı fikirde imiş gibi davranmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        nefsine eziyet etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (insan) güm güm basarak yürümek, (gemi) dalgalara çarparak ilerlemek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) daima, her zaman, zaten, hep. 
 I knew right along that we would win: Kazanacağımızı zaten biliyordum. 
 (b) kolayca, rahatça, zahmetsizce. 
 They fixed the engine and the train ran right along. (c) gecikmeden, vakit geçirmeden. 
 Don't wait for me, go right along.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) güçlükle başarmak/idare etmek/geçinmek. 
 He's not a good student, he can only rub along in class.  She was able to rub along on the money her father gave her by giving English lessons. (b) geçinmek, anlaşmak. 
 My wife and I seem to rub along (together) all right.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        az para ile/iyi kötü geçinmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini kukla gibi oynatmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        inanç ve umutları paylaşıyormuşsunuz gibi birini aldatmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mücadeleyi sürdürmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zorluklara rağmen mücadeleye devam etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mücadele etmeye devam etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birlikte sürüklemek, alıp götürmek, 
 mec. çok etkilemek.  
speaker who sweeps his audience along  with him: dinleyicileri sürükleyen/çok etkileyen hatip.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        otomobille hızlı gitmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (denizcilik) kötü hava şartlarına rağmen ilerlemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (güçlüklere/engellere rağmen) ilerlemek/başarmak, altından kalkmak, üstesinden gelmek. 
 To others the  situation seemed intolerable, but with luck and persistence she worried through.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yüzünden, sebebiyle, nedeniyle. 
 It's all along of you: Hep senin yüzünden!  
We weren't invited,  all along of your rudeness: Senin kabalığın yüzünden davet edilmedik. 
 All along of this change: Bu değişiklik nedeniyle.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        beraberinde, yanında, refakatinde. 
 You come along of me to the store: Benimle beraber mağazaya gel.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yüzünden, sebebiyle, nedeniyle. 
 It's all along of you: Hep senin yüzünden!  
We weren't invited,  all along of your rudeness: Senin kabalığın yüzünden davet edilmedik. 
 All along of this change: Bu değişiklik nedeniyle.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        beraberinde, yanında, refakatinde. 
 You come along of me to the store: Benimle beraber mağazaya gel.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bu cümleden olarak, bu cümleden olmak üzere
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bu direktifler çerçevesi içinde
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        her hususta, her noktada, her yerde, baştanbaşa, tümü ile, tamamıyla. 
 I accepted that all along the  line. He was successful all along the line.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini beraberinde getirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini yanında getirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        saatte 100 km gitmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi ilerleme kaydetmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biriyle iyi geçinmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) anlaşmak, uyuşmak, geçinmek. 
 He can't get along with anyone : Kimse ile geçinemez. (b)  
k.d.  çekilip gitmek. 
 It's time for me to be getting along: Gitme zamanıdır (çekilip gitmeliyim). 
 Get along with your work: Sen kendi işine bak! 
 Get along with you! Haydi oradan/haydi git/çek arabanı/haydi canım/amma yaptın ha/sana inanmıyorum.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        herkesle iyi geçinmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birisi ya da bir şey olmadan yapabilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir cadde boyunca gitmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin görüşlerini paylaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yavaş yavaş fakat sabırla ilerlemek/gelişmek, iyi kötü yuvarlanıp gitmek, şöyle böyle/alâküllihal idare 
 etmek. 
 We jogged along the bad roads. Matters jog along. 
 We must jog on somehow until business conditions improve: İşler düzelinceye kadar şöyle böyle idare etmeliyiz.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kıyıya paralel gitmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin bir yeri boşaltmasını sağlamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini tahliye etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin bir yerden çıkmasını sağlamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bu kişilerin evinde oturanları kapsamaz
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir gazete ya da dergiyi ilk satın alandan ya da aboneden sonra okuyan toplam insan sayısı
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yan bir iş de öğrenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir yol boyunca güçlükle yürümek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kafilenin geçtiği yol boyunca dizilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yararlı olduğu sürece biriyle temasta olmayı sürdürmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sadece emekli aylığı ile geçinmeye çalışmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yolculuktan dönenin küçük armağanı
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hızla hareket etmek/fırlamak/çekilmek. 
 whip away 
 argo aşırmak.