olumsuz tümcelerde, özellikle 
 neither … nor şeklinde:  
Neither cold nor hot: Ne soğuk, ne 
 sıcak. 
 They won't wait for you, nor for me, nor for anybody: Ne seni, ne beni, ne de başka birini beklemezler.
                        
Bağlaç                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        olumlu bir tümceyi olumsuz bir tümceye bağlar ve “
 and not = ve … gerekmez/gerek yok” anlamı verir: 
 
 They are happy, nor need we worry: Onlar mutlular, endişeye gerek yok.
                        
Bağlaç                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        “
 than” yerine kullanılır: …'den.  
Did you ever see a poorer place nor this place? Bundan 
 daha fakir bir yer gördün mü?
                        
Bağlaç                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eskiden 
 neither kulanılmadan “ ne de ” anlamında kullanılırdı: 
 He nor I was there: O da, ben de orada değildik.
                        
Bağlaç                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        keza eskiden 
 neither … nor yerine  
nor … nor şeklinde kullanılırdı:  
Nor he, nor I was  there: Ne o, ne de ben orada değildik.
                        
Bağlaç                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir emare/işaret/haber (genellikle olumsuz tümcelerde kullanılır). 
 I haven't seen hide or hair  of them for 20 years at least.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Hiçbir özelliği yok/Ne olduğu belirsiz.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne … ne de … . 
 neither by day nor by night: ne gündüz ne de gece.  
neither my family nor I was  there: Ne ailem ne de ben orada değildik.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne balık ne kuş; hiçbir özelliği yok; ne kokar ne bulaşır; ne idüğü belirsiz. 
 Neither fish, flesh  nor fowl/good red herring: Hiçbir şeye benzemez/yaramaz.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ilgisi/ilişiği/önemi yok, mesele o değil. 
 What he took is neither here nor there; what we want to  know is what he did with it: Ne aldığının önemi yok, mühim olan mesele onu ne yaptığıdır. 
 That's neither here nor there: Bunun konu ile ilgisi yok!
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hiçbir şey, ne bu ne de o. Ne Şamın şekeri, ne Arabın yüzü.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kuzey . 
 nor'east: kuzeydoğu.
                        
Ön Ek                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        poyraz (rüzgârı/fırtınası).
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (geniş kenarlı/sugeçirmez) gemici şapkası.
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        karayel: kuzeybatıdan esen rüzgâr.
                        
İsim                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        southwester = sou.'wester ile ayni anlama gelir. kemerli yağmurluk.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kuzeybatı+, kuzeybatıda bulunan.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kuzeybatıya yönelik/müteveccih, kuzeybatı yönünde, kuzeybatıya doğru.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kuzeybatıdan/ karayelden/karayel yönünden esen.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gayret ve masraftan kaçınmamak
                        
Fiil