gerçekleşme, tahakkuk esası
kasaya giren ve harcanan paraları değil sırf kâr ve zararları kaydetme yöntemi.
masrafların tahakkukunu esas alan sistem
aktüeryada kabul edilen temel
aktüeryada kabul edilen baz
bir toplantıda gizli bir konudan söz etmek
Verb
toplantı da gizli bir konudan söz etmek
Verb
tasfiye edilen vergi matrahı
bir şeyi temel ittihaz etmek
Verb
(devlet sigortası) karşılıksız ek tazminat vermek
Verb
temel, kaide, dayanak, mesnet.
What is the basis of your opinion? the scientific basis of a theory.
Noun
ilke, esas, kural, ana prensip.
Noun
kaynak, menşe, mebde, kök(en), ana madde.
The basis of this drink is orange juice.
Noun
taban.
basis for a topology: ilinge tabanı.
basis of a linear space: doğrusal uzay tabanı.
basis of a module: doğru-uzaysı tabanı.
basis vectors: taban yöneyleri.
Noun, Mathematics
gelecekteki gelişim için temel
üzerinde ipotek tesis edilen mülk
işlemlerin muhasebeleştirilmesinde temel alınan değerleme esası
(bankacılık) değişmez maktu ücret
fiyat saptamada dayanılacak temel
(askerlik) durumun takdir ve muhakemesi
(işçi ve memurların) durumun değerlendirilmesi
(şartların) yeniden gözden geçirilmesinin dayandığı neden
onbinde bir
Noun, Economics
...'in temelini oluşturmak
Verb
teklifsiz telefon edebilme durumunda olmak
Verb
...'in temelini oluşturmak
Verb
amortisman değerleme esası
gerçekleşme esası (vergi yükümlülerinin doğması için gerekli şart yani gelirin nakit olarak elde edilmiş olması
anayasal dayanak
Noun, Politics-Intl. Relations
giderlerin kayıtlarına temel olarak alınan değer
maliyet esasına göre değerleme
yenileme maliyeti üzerinden hesaplanan amortisman
yenileme maliyeti üzerinden hesaplanan amortisman
bir oran dahilinde dağıtma
idarei maslahat etmek
Verb
tam gün istihdam etmek çalıştırmak
Verb
birini aylık çalıştırmak
Verb
önce gelen hizmeti önce görür esası
patent için sağlam bir temel oluşturmak
Verb
...'in temelini oluşturmak
Verb
altına dayanan, altın esasına göre ayarlanan (fiyat sistemi).
gerçekte dayandığı temeli olmak
Verb
resmi toplantı yapmak
Verb
resmi toplantı yapmak
Verb
prim esasına göre tanzim edilmiş sigorta
son giren ilk çıkar esası
kâr komisyonu hesabında herhangi bir yıl içinde hasar oluşması halinde zararın itfa edilene kadar izleyen yıllara devri
teslimi peşin ödeme karşılığı yapmak
Verb
teslimi peşin ödeme karşılığı yapmak
Verb
müzakerelerin dayandığı temel
müzakerenin dayandığı temel
emeklilik olanağı olan iş teklif etmek
Verb
esasına göre, esas tutularak.
He is paid on a daily/weekly/monthly basis: Günlük/haftalık/aylık
esasına göre maaş alıyor (maaşını günlük/haftalık/aylık olarak alıyor).
satıldığı zaman ödenmek üzere teslim
konsolide bazda
Adverb, Accounting
kat karşılığı
Noun, Construction
kredisiz olarak
Adverb, Education-Training
ayrımcı olmayan bir temelde, ayrım yapılmaksızın
ayrımcı olmayan bir temelde
garameten
Adverb, Mathematics
telif hakkı lisans ücreti ödeyerek
maliyetine (pek düşük kârla) satmak
Verb
kâr gütmeden çalışmak
Verb
kâğıt para esası (ülke parasının kıymetli madene dayandırılmadığını ifade eden terim
km başına ücret hesaplamak
Verb
program tabanı (bir televizyon programının tahmini maliyeti
işi kârlı bir temele oturtmak
Verb
istikrarlı bir temel üzerine ekonomiyi yeniden düzenlemek
Verb
gündelik masraflar karşılığı tutmak
Verb
örneklere dayanılarak yapılan satış
bir siparişi yarı yarıya paylaşmak
Verb
siparişi yarı yarıya paylaşmak
Verb
faaliyet tabanını genişletmek
Verb
ülke çapında grev yapmak
Verb
ülke çapında grev yapmak
Verb
taksitli malzeme tedariki
esas olarak kabul etmek
Verb
malları emaneten kabul etmek
Verb
malları konsinye olarak kabul etmek
Verb
parça başına ücret sistemi
yasal dayanaktan yoksun
Adjective, Law
maliyeti paylaşmak üzere beraber çalışmak
Verb
sıfır temelli (bir tahvili satın alırken ona ödenen yüksek primin elde edilen faizi sıfırlaması