hava bileti ücretinden tasarruf
indirimli bilet ücreti ile
yemek listesi, menü.
Noun
tarifeli uçuşlarda bütçeye uygun (indirimli) fiyatlar
Noun
bir ülkenin sınırları içinde yolculuk yapan insanların ödediği ücret
bilet ücreti farkı (zammı
(taşıt aracı) bilet ücreti, yol parası, nakliye/taşıma ücreti, navlun.
single/return fare: gidiş/gidiş-dönüş
bilet ücreti.
half/full fare: yarım/tam bilet ücreti.
fares please: biletler, lütfen.
(ücretli) yolcu, yol parası ödeyen kimse (özellikle takside).
şoförü ile birlikte taşıtı kiralayan kimse.
yiyecek (özellikle bir öğünde yenilen).
good/simple fare. bill of fare: yemek listesi.
plentiful fare: bol yemek.
poor fare: kötü yemek.
şenlik, eğlence, eğlendirmek için halka sunulan şey.
theater fare.
beslenmek, yemek yemek.
fare sumptuously: bol bol yeyip içmek, sefa sürmek, yeyip içip keyfine bakmak.
(işi/hali) iyi/kötü olmak.
How fares it? Ne var ne yok? İşler nasıl?
He fared well in his profession:
Mesleğinde iyi ilerledi.
The unions will fare badly if the government's plan becomes law.
başından geçmek, duçar olmak, uğramak, başına gelmek. [Bu anlamda yalnız
It fare(d) vb. gibi 3'üncü
şahıs kullanılır].
It fared ill with him: İşleri ters gitti/hali fena idi.
It will fare hard with the thief if he is caught: Yakalanırsa hırsızın hali haraptır.
If you do that it will fare ill with you: Bunu yaparsan vay haline!
yolculuk/seyahat etmek, gezmek.
fare forth: yola çıkmak.
fare thee well! Elveda!
fare ye well!: uğurlar olsun/selametle!
başarmak, yapmak.
I think I fared quite well in the examination. He fared well at his first attempt: İlk denemede iyi başardı.
işleri yolunda gitmemek
Verb
kötü netice elde etmek
Verb
(Br) bilet ücreti mıntıkası
Noun
(kısa mesafe taşımacılık) tek fiyatlı tarife
ilave bilet ücreti alınmadan
uçak biletlerine grup indirimi
belli bir bölge içinde geçerli bilet ücreti
indirimli mevsim bilet ücreti
(demiryolu) asgari bilet ücreti
tam bilet parası vermek
Verb
bilet ücretini ödemek
Verb
bilet parasını ödemek
Verb
tam bilet parası ödemek
Verb
tam bilet parasını ödemek
Verb
kötü bir yemekle yetinmek
Verb
yemeksiz çok düşük uçak bilet ücreti
yalnız gidiş bilet ücreti
sadece gidiş bilet ücreti
havalanmadan kısa süre önce ucuzlatılan uçak bileti
(taksi saati) çok para yazmak
Verb
(US) turistik sınıf bilet
(US) ikinci sınıf bilet ücreti