delmek, içine girmek/ işlemek, nüfuz etmek.
The bullet penetrated ten centimeters into the wall.
Rain penetrated right through his coat: Yağmur ceketinin içine işledi.
Verb
(içeri) girmek, dühul etmek.
Verb
içine girip dağılmak, sinmek, hulûl etmek.
The smell penetrated the whole house: Koku bütün eve sindi.
Verb
(duyguları/düşünceleri derin bir şekilde) etkile(n)mek, tesir altında bırakmak/kalmak.
The whole country is penetrated with fear: Bütün memleket korku içinde kaldı.
Verb
(anlamını) kavramak, anlamak, idrak etmek.
penetrate the mystery of the atom.
Verb
bir memlekete sızmak
Verb
birinin maskesini düşürmek
Verb
birine kendini acındırmak
Verb
birinin neler düşündüğünü anlamak
Verb
kendine karşı düzenlenen suikasti ortaya çıkarmak
Verb
düşman hatlarına sızmak
Verb