bir düşünceyi hayata geçirmek
Verb
bir fikri hayata geçirmek
Verb
bütün farklı fikirler
Noun
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)
Noun, Organizations
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)
Proper Name, Politics-Intl. Relations
bir hastaya büyük ihtimam göstermek
Verb
derin düşüncelere dalmak
Verb
özgür düşünce
Noun, Politics-Intl. Relations
fikir özgürlüğü
Noun, Rights-Freedoms
düşünce ve inanç özgürlüğü
birşey üzerine düşünmek
Verb
birşey hakkında düşünmek
Verb
Bunu bekliyordum, zaten bundan şüphelenmiştim, ben de öyle tahmin ediyordum.
So they found out he's been cheating. I thought as much.
halihazırdaki düşünceyi etkilemek
Verb
Önemli olan düşünmüş olmak.
düsünce dili
Noun, Philosophy
üzerinde durup düşünülecek konu
zihin yaşamını yaşayanlar
Yeni Düşünce: 19'uncu yüzyılda başlayan ve yapıcı düşüncenin yaratıcı kudretine önem vererek manevî/ruhî
tedavi yollarını araştıran hareket.
New Thoughter =New Thoughtist: Yeni Düşünceci
Noun
düşünüldüğü kadar ... değil
Adjective
zannedildiği kadar ... değil
Adjective
sanıldığı kadar ... değil
Adjective
! Allah göstermesin! ağzından yel alsın! İnşallah … değildir.
perish the thought that Mary should have cancer.
aklından geçeni söylemek
Verb
düşünce, tasavvur.
a happy thought: mutluluk veren düşünce.
gloomy thoughts: keder veren
düşünceler.
on a second thought: daha iyi düşününce.
On a second thought I decided not to go: Sonradan düşününce gitmemeye karar verdim.
take thought: düşünmek, tartmak.
The mere thought of it infuriates me: Onun tasavvuru bile beni çıldırtıyor.
fikir, kavram, mefhum.
to read someone's thoughts: bir kimsenin düşüncelerini okumak.
düşünme, düşünüp taşınma, tefekkür.
He has no thought for others: Başkalarını hiç düşünmez.
niyet, tasavvur, tasarı.
We had some thought of going to Europe: Avrupaya gitmeyi tasarlıyorduk.
I had no thought of offending you: Seni gücendirmek istemedim.
ümit. bekleme, umma.
I had no thought seeing you here: Seni burada göreceğimi ummuyordum.
dikkat, itina, endişe.
She takes no thought of her appearance: Görünüşüne hiç dikkat etmiyor.
kanaat, mütalâa, görüş.
According to my thought: Kanaatimce.
What is you thought on the subject:
Bu konuda görüşünüz nedir?
düşünme/tefekkür/tasavvur kabiliyeti.
biraz, bir parça, azıcık.
This soup needs a thought more salt: Bu çorba azıcık daha tuz istiyor.
He is a thought too self-confident: Kendine biraz fazla güveniyor
kılı kırk yararak icat edilmiş
! Acayip, kimin aklına gelirdi?