bang

  1. pat, çat, bum, güm: ânî bir vuruş veya patlamayı taklit eden ses.
    to go bang: pat diye vurmak.
  2. vuruş, darbe.
    He crashed bang into the tree: Ağaca tosladı/çarptı.
  3. gayret, şevk.
    He started with a bang: Gayretle/şevkle işe başladı.
  4. enerji, canlılık.
    This time, let's start off with a bang!
  5. heyecan, sevinç.
    He gets a bang out of flying: Uçmak ona heyecan verir.
    I get a real bang out
    of seeing you: Sizi gördüğüme gerçekten sevindim.
  6. sikişme(k), cinsî münasebet(te bulunmak).
  7. hızla vurmak, gürültü ile (pat/güm diye) kapa(t)mak/çarp(tır)mak.
    to bang a door: kapıyı pat diye
    kapatmak.
    I banged his head on a stone: Kafasını hızla taşa vurdum.
  8. gürültü ile/hızlı hızlı vurmak/çalmak/çarpmak, pat pat vurmak.
    to bang on the door: kapıyı hızlı
    hızlı vurmak/çalmak.
    He banged the chair against the wall.
  9. patlamak, gürültü yapmak.
    The guns banged all night: Bütün gece silahlar patladı.
    There's someone
    banging upstairs: Yukarıda birisi gürültü yapıyor.
  10. Adverb ansızın, gürültü ile, pattadak, güm diye.
    He fell bang against the wall: Ansızın duvara çarptı.
  11. Adverb dosdoğru, büsbütün, tam, tıpatıp.
    He stood bang in the center of the flower bed: Çiçek tarhının
    tam ortasında durdu.
    Your answer is bang on: Cevabın tamamen doğru.
    We came bang up against more trouble: Büsbütün başka belalara çattık.
  12. bangs: kâkül, perçem, kırkma.
  13. kâkül/perçem kesmek/bırakmak.
  14. (atın, köpeğin vb.) kuyruğunu kesmek/kısaltmak.
  15. (bkz: bhang )
  16. Noun, Botany Hint keneviri, kendir veya esrar otu.
  17. Noun bu bitkinin yapraklarından yapılan uyuşturucu madde.
yumruğunu masaya indirmek Verb
başını taştan taşa vurmak, imkânsız olan işe girişmek, çıkmaza saplanmak, başı belaya girmek.
Büyük Patlama Noun, Physics
(argo) sıra ile ırza tecavüz
büyük başarı sağlamak.
Zeki Müren's latest song has really gone off with a bang over here.
kızgın ifadeli mektup
(a)
k.d. azimle/gayretle/çok sıkı çalışmak.
I haven't finished this work yet; I'll have to
keep banging away at it until this evening: Bu işi henüz bitiremedim; akşama kadar sıkı çalışmam gerekiyor. (b)
argo-kaba biteviye/durmadan sikişmek, mütemadiyen cinsî münasebette bulunmak.
They've been banging away all night: Bütün gece durmadan sikiştiler.
tesadüfen karşılaşmak, ânide karşı karşıya gelmek.
derhal, hemen, derakap.
mükemmel, fevkalâde, tam.
That hat is absolutely bang on: Bu şapka mükemmel yakıştı. Adjective
(a) gürültü ile (müzik) çalmak.
Bob's at the piano again, banging out the latest popular tunes.
(b) (daktiloda) acele/harıl harıl yazmak.
She has been hard at work all day, banging out a new story.
fiyatları düşürmek Verb
birine karşı haşin davranmak Verb
davul çalmak, reklam yapmak.
bir şeyi imkânsızlaştırmak Verb
indirimli satışta piyasayı allak bullak etmek Verb
fiyatları düşürmek Verb
çarpmak, hasara uğratmak.
A passing car banged up our fender.
döl düşürten:
Brucella abortus adlı bakterinin hayvanların üreme organlarında yaptıkları ve çok
defa döl düşürten bir hastalık. Bu mikrop sütle insana geçerek ateş, eklem şişmesi, nevraljik ağrı ile beliren Malta humması
(undulent fever) hastalığına sebep olur.
büyük patlama kuramı: “Evren muazzam bir hidrojen kütlesinin patlaması ile oluşmuştur. Genişleme hâlâ
devam etmektedir. Sonra büzülüp bir külçe olacak ve bir devri tamamlayacaktır. Bir devir 80 milyon yıldır.” steady state theory

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Ses, sedâ, ... bağırma, haykırış