bend

  1. Verb, Textile Industry bükmek
  2. eğ(il)me(k), eğril(t)me(k), bük(ül)me(k).
    to bend one's head over a book: başını kitaba eğmek.

    to bend over and pick up something: eğilip bir şey almak.
    to bend under a burden: yük altında beli bükülmek.
    to bend down a branch: dalı eğmek.
    to bend forward: öne eğilmek.
    to bend a wire: teli bükmek.
    a bow that bends easily : kolayca eğilen bir yay.
    Better bend than break: Eğilmek kırılmaktan yeğdir.
    to go down on bended knee: diz çökmek.
  3. kıvırmak, kıvrılmak, kavislen(dir)mek.
    The road bent toward the south: Yol güneye (doğru) kıvrılıyordu.
  4. baş eğ(dir)mek, boyun eğ(dir)mek, teslim etmek/olmak, râm etmek/olmak, uy(dur)mak, inkiyat et(tir)mek.

    to bend to someone's will: birisinin iradesine boyun eğmek.
  5. yönel(t)mek, çevirmek, çevrilmek, dön(dür)mek.
    to bend one's steps towards a place: adımlarını
    bir yere yöneltmek.
    to bend one's gaze on something: bakışlarını bir şeye çevirmek.
    to be homeward bending: evin yolunu tutmak.
    We bent to our work as the bell sounded: Zil çalınca işimize döndük.
  6. ger(il)mek.
    to bend the string of a bow.
  7. Maritime Traffic bağlamak, tutturmak.
  8. meylet(tir)mek.
  9. ikna etmek, razı etmek.
  10. zorlamak, icbar etmek.
  11. eğrilik, büklüm, kıvrım, inhina, kavis.
  12. dirsek, köşe.
  13. dönemeç, viraj.
    bends in the road: yolun dönemeçleri.
    to take a bend: virajı dönmek.
    sharp
    bend: keskin viraj.
  14. (armalarda) şerit çizgi.
    bend sinister: paralel çizgiler.
  15. yarım kösele, sepilenmiş derinin yarısı.
kafa şişirmek/ütülemek, vira konuşmak, vırvır etmek.
He'll bend your ear for hours: Saatlerce kafa ütüler.
bacak bükmek Verb
dönemeç
kıvrım
becket ile ayni anlama gelir. sancak/ıskota bağı.
balıkçı düğümü, halatın iki ucunu birbirine bağlayan düğüm. Noun
balıkçı düğümü.
Rum kalçası: 19'uncu yy.'da kadınlar arasında moda olan ve çok defa yastıklar ilâvesiyle abartılan çıkık kalça/kıç modası.
keskin viraj
U dönemeci
iki halatı birleştiren düğüm.
boru dirseği
deli.
send/drive someone round the bend: deli etmek, çıldırtmak.
Her behavior really drives me round the bend.
iskota bağı.
dinlemek, kulak vermek.
çömelmek Verb
8 km viraj
eğilmek Verb
büyük gayret sarfetmek, var gücünü harcamak, elinden geleni yapmak.
She bent over backward to make
sure that he was always pleased: Onu daima memnun etmek için elinden geleni yaptı.
hanedan armasında çaprazvari şerit. Noun
gerçeği çarpıtmak Verb
gerçekleri çarpıtmak Verb
elinden geldiği kadar, gücü yettiği kadar.
I would always bend over backward = backwards to help him
in any possible way: Ona daima elimden gelen yardımı yaparım.
dillere yatkın olmak Verb
yolda viraj var

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Sonuna geldiği kelimelere “bağlayan, bağlanmış” anlamı ... sıfat ve isimler yapar
  2. bk. bent