kafa şişirmek/ütülemek, vira konuşmak, vırvır etmek.
He'll bend your ear for hours: Saatlerce kafa ütüler.
becket ile ayni anlama gelir. sancak/ıskota bağı.
balıkçı düğümü, halatın iki ucunu birbirine bağlayan düğüm.
Noun
Rum kalçası: 19'uncu yy.'da kadınlar arasında moda olan ve çok defa yastıklar ilâvesiyle abartılan çıkık kalça/kıç modası.
iki halatı birleştiren düğüm.
deli.
send/drive someone round the bend: deli etmek, çıldırtmak.
Her behavior really drives me round the bend.
büyük gayret sarfetmek, var gücünü harcamak, elinden geleni yapmak.
She bent over backward to make sure that he was always pleased: Onu daima memnun etmek için elinden geleni yaptı.
hanedan armasında çaprazvari şerit.
Noun
gerçekleri çarpıtmak
Verb
elinden geldiği kadar, gücü yettiği kadar.
I would always bend over backward = backwards to help him in any possible way: Ona daima elimden gelen yardımı yaparım.
dillere yatkın olmak
Verb