göğsünü bağrını dövmek, dövünmek, feryat figan etmek.
üzüntüden harap olmak
Verb
güvercin göğsü: kemik hastalığı sonunda göğüs kemiğinin deformasyonu.
Noun
güvercin göğsü: göğüs tahtasının dar ve çıkıntılı olması hali.
Noun
bir bacanın çevresindeki koruyucu duvar
güvercin göğsü: göğüs tahtasının dar ve çıkıntılı olması hali.
Noun
gergi mili: dokuma tezgâhlarının önünde top halinde sarılacak kumaşı gergin tutan mil.
Noun
destek kirişi: vitrin vb. gibi açıklığın üstündeki duvarı tutan kiriş.
Noun
meme kanseri
Noun, Medicine
meme karsinomu
Noun, Medicine
YANLIŞ: göğüs kanseri
Noun, Medicine
YANLIŞ: göğüs karsinomu
Noun, Medicine
meme kanseri
Noun, Medicine
meme karsinomu
Noun, Medicine
YANLIŞ: göğüs kanseri
Noun, Medicine
YANLIŞ: göğüs karsinomu
Noun, Medicine
koltuk halatı
Maritime Traffic
(sandalye vb. gibi bis cismi çıkıntılı bir yerin altına) sıkıca bağlamak.
palamar, gemileri birbirine ve iskeleye bağlayan halat.
Noun
(a) gemiyi yandan çekip rıhtımdan uzaklaştırmak, (b) tahtalarla gemiyi iskeleden uzak tutmak.
istinat duvarı: bir kazıda toprağın hendeğe göçmesini önleyen duvar.
Noun
yatay (eksenli) su çarkı.
Noun
itiraf etmek, içini boşaltmak.
herşey itiraf etmek, içini dökmek.
You'll feel better if you make a clean breast: Herşeyi itiraf edersen ferahlarsın.
herşeyi itiraf etmek, içini dökmek, bütün kabahatlerini/günahlarını açıklamak.