(a) devam et(tir)mek, sürdürmek, (özellikle kesinti ve zorluklara rağmen) sebat etmek. 
 carry on!  Devam ediniz! Siz işinize bakınız! 
 carry on the good work: Başarılı işinize devam ediniz. 
 The government must carry on, whatever the cost. (b) yapmak, idare etmek, dayanmak, görevinden ayrılan birinin işine bakmak. 
 I don't like the way he carries on: Tutumunu/davranışını beğenmiyorum. (c) deli gibi davranmak, çılgınlık/hezeyan göstermek, aşırı heyecana kapılmak. 
 Mother did carry on when she heard the bad news. 
 She carried on dreadfully 
 argo kıyameti kopardı/rezalet çıkardı.