contact

English-Turkish Translation

  1. dokunma, değme, dokunuş, değiş, temas.
    in contact with … : … ile temas halinde.
    contact area:
    dokunma yüzeyi.
    to come in(to) contact = establish contact: temas sağlamak.
    make contact: dokunmak, temas etmek.
    maintain/stay in contact: teması korumak.
    break off/lose contact: teması kesmek.
  2. ilişki, münasebet.
    to have close/intimate contact: yakın ilişkisi olmak.
    to lose contact with
    reality: gerçekle/dış dünya ile ilişkiyi kesmek.
  3. tanıdık/bildik kimse, haber(leşme)/irtibat/yardım vb. sağlayan kimse.
    He has many contacts.
  4. Electronics temas, kontak.
    make/break contact: (elektrik devresini) kapamak/açmak.
  5. görüşme, haberleşme, irtibat.
    eye/face to face contact: yüzyüze/karşılıklı görüşme.
    to be in
    contact with … : … ile görüşmek/haberleşmek.
    make contact: irtibat sağlamak.
    contact flight = contact flying : (yeri) görerek uçuş.
  6. Medicine bulaşıcı hastalığa maruz kalmış kimse, hastalık taşıyıcısı, portör.
  7. dokun(dur)mak, değ(dir)mek, temas et(tir)mek, sürt(ün)mek.
  8. temas kurmak, temasa geçmek, irtibat/haberleşme sağlamak, konuşmak.
    We'll contact by telephone.
  9. ilişki kurmak, münasebet tesis etmek.
  10. temas sağlayan, dokunmayla/temasla etkiyen/faaliyete geçen.
    contact-mine: dokunma mayını/bombası.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

contact avoidance
temastan kaçınma Noun, Medicine
angle of contact
değme açısı Noun
angle of contact
temas açısı Noun
arcing contact
atlama kontaktı
be radio contact
telsiz teması kurmak Verb
break contact
teması kesmek Verb
client contact
müşteri teması
close contact
yakın temas
close contact
dirsek teması Noun
direct contact
doğrudan temas
eye contact
göz teması Noun
face-to-face contact
yüz yüze geliş
initial contact
ilk temas
make eye contact
göz teması kurmak Verb
market contact
piyasa ile temas
oral contact
sözlü mukavele
physical contact
fiziki temas
plug contact
priz
radio contact
telsizle temas
radio contact
telsiz temas
resumption of contact
yeniden temas sağlama
short contact
kontak
skin contact
cilde temas Noun, Medicine
tottering contact
(elektrik) gevşek kontakt
contact breaker
kontaktlı cereyan kesici
contact breaker
otomatik anahtar
contact breaker
kontak anahtarı
contact brush
kontakt kömürü
contact brush
kontak kömürü
contact brush
kontakt fırçası Noun
contact brush
kontak fırçası Noun
contact button
kontakt düğmesi
contact button
zil düğmesi
contact chip
değme kelepçesi
contact dermatitis
temas dermatiti Noun, Dermatology
contact dermatitis
kontakt dermatit Noun, Dermatology
contact dryer
silindirli ütü
contact fault
kontak arızası
contact fault
kaçak
contact fault
kontakt arızası
contact flight
açık görüş uçuşu
contact flight
görerek uçuş
contact flying
toprağı görerek uçma
contact form
iletişim formu Noun
contact identification
temaslı tespiti Noun, Medicine
contact information
irtibat bilgileri Noun
contact information
iletişim bilgileri Noun
contact information
danışmadan bilgi edinmek Verb
contact interview
kısa görüşme
contact lens
göz içi merceği: göz kapağının altına yerleştirilen gözlük.
contact maker
devre açıcı
contact man
temas kurulacak kişi
contact man
temas kurulacak kimse
contact mine
temasla patlayan mayın
contact office
irtibat bürosu Noun, Management
contact point
temas noktası Noun
contact potential
değme erkili: birbirine değen farklı iki metal arasında oluşan gerilim.
contact pressure
temas basıncı Noun, Construction
contact print
değmeli baskı: negatifi doğrudan doğruya hassas kâğıt üzerine koyup ışığa tutarak yapılan fotoğraf baskısı.
contact stress
temas basıncı Noun, Construction
contact tracing
temaslı taraması Noun, Medicine
contact transmission
temas yoluyla bulaşma Noun, Virology
contact transmission
temas yoluyla bulaş Noun, Virology
contact visit
mahkûmların ziyaretçilerle bedensel temas ına izin verilen cezaevi ziyareti
contact visit
mahkûmların ziyaretçilerle bedensel temasına izin verilen cezaevi ziyareti
contact visit
açık görüş Noun, Law
contact with
bağıtlaşmak Verb
contact with
bağıtlanmak Verb
contact with the enemy
düşmanla temas
act in close contact with sb
biriyle yakın temas halinde hareket etmek Verb
avoid contact with
alışverişi kesmek Verb
be in close contact with sb
biriyle yakın temasta bulunmak Verb
be in contact with
irtibat kurmak Verb
be in contact with sb
biriyle temasta bulunmak Verb
be in direct contact with sb
biriyle doğrudan temas halinde olmak Verb
bring someone into close contact with sb
biriyle biri arasında yakın temas kurmak Verb
bring someone into contact with sb
biriyle biri arasında yakın temas kurmak Verb
come into contact with
temas etmek Verb
come into contact with sb
biriyle temasa geçmek Verb
enter into contact to with sb
biriyle temas kurmak Verb
establish contact with sb
biriyle temas kurmak Verb
establish contact with someone .
biriyle temas kurmak Verb
establishment of contact with sb
biriyle temas kurma
establishment of contact with someone .
biriyle temas kurma
have good opportunity to come into contact with all sorts of people
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Verb
have opportunity to come into contact with all sorts of people
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Verb
in close contact with
ile yakın ilişkide olarak
make contact with
dokunmak Verb
please contact the ministry at the telephone numbers listed above
lütfen yukarıdaki telefonlardan bakanlık ile temasa geçin
resume contact with sb
biriyle yeniden temas kurmak Verb
substances and materials intended to come into contact with fooodstuffs
gıda ile temas eden madde ve malzemeler Noun, Food-Kitchen
Convention on Contact Concerning Children
Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi Noun, International Law
Cultural Contact Point
Kültürel İrtibat Noktası Noun, Organizations
EU Permanent Contact Point
AB Daimi Temas Noktası Noun, Organizations
English-Turkish phrases from Zargan's own database