derece

Turkish-English Translation

  1. Noun level
  2. point
  3. standard
  4. Information Technology degree
  5. extent
  6. scale
  7. order
  8. estate
  9. limit
  10. measure
  11. mark
  12. frame
  13. range
  14. pitch
  15. standing
  16. shade
  17. sphere
  18. rating
  19. stage
  20. Information Technology grade
  21. chop
  22. smart
  23. peg
  24. notch
  25. thermometer
  26. rank
  27. plane
  28. brand
  29. gradation
  30. remove
  31. step
  32. score
  33. honor
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(istatistik) sıklık derecesi
quantiles
(patent) buluş derecesi
level of invention
(tahmin) emniyet derecesi
confidence figure
acılık derecesi
hardness scale
acılık derecesi
hardness number
akış derecesi
run-off rate
akrabalık derecesi
closeness of a relationship
akrabalık derecesi
degree of relationship
akrabalık derecesi
nearest of relationship
akrabalık derecesi
degree of affinity
alçak ısı derecesi
low temperature
alkol derecesi
alcoholic strength
alkol derecesi
percentage alcohol
alt derece mahkemeye geri göndermek
remit Verb, Law
arz derecesi
latitude
asitlik derecesi
acidity Noun
bağımsızlık derecesi
degree of independence
bakım derecesi
degree of care
bakım derecesi
measure of care
başarı derecesi
feedback score
bir maddenin sertlik derecesi
temper
bir markanın potansiyel alıcılar tarafından tanınma derecesi
brand awareness
bir suçun ağırlık derecesi
gravity of an offence
bir yıldızın parlaklık derecesi
magnitude
birinci derece yanık
first-degree burn Noun, Medicine
buluş derecesi
inventive level
doktora derecesi
degree of doctor
donma derecesi
freezing level
donma ısı derecesi
freezing temperature
dördüncü derece yanık
fourth-degree burn Noun, Medicine
doygunluk derecesi
degree of saturation
emeklilik derecesi
pension level
en düşük ısı derecesi
minimum temperature
etki derecesi
strength
evlenmenin sakıncalı olduğu hısımlık derecesi
prohibited degrees
fark derecesi
remove
fayda derecesi
degree of utility
gelişim derecesi
degree of development
gerekli ehliyet derecesi
labor grade Noun
gölgedeki ısı derecesi
shade temperature
güven derecesi
confidence figure
hararet derecesi
temperature
harcama derecesi
level of spending
hasarın derecesi
extent of damage
hava ısı derecesi
air temperature
hava nem derecesi
atmospheric humidity
hısımlık derecesi
degree of relationship
hısımlık derecesi
line of ascent
iki dereceli yargı
two-level jurisdiction Noun, Law
ikinci derece yanık
second-degree burn Noun, Medicine
ilişki derecesi
degree of relationship
ilk derece mahkemesi
first-instance court Noun, Law
ilk derece mahkemesi
court of first instance Noun, Law
inanç derecesi
degree of belief
ipotek derecesi
rank of mortgage
ipotek derecesi
rank assigned to a mortgage
ısı derecesi
temperature
işleme derecesi
degree of processing
ivedilik derecesi
degree of urgency
judo sporunda ustalık derecesi
dan
kalite derecesi
degree of quality
kalkınma derecesi
degree of development
kan hısımlığı derecesi
degree of consanguinity Noun, Law
kan hısımlığı derecesi
degree of consanquinity
karşılaştırma derecesi
degree of comparison
karşılaştırmalı verimlilik derecesi
comparative performance
kaydedilen en yüksek ısı derecesi
maximum temperature recorded
kendi kendine yetme derecesi
degree of self sufficiency
likidite derecesi
degree of liquidity
likitide derecesi
degree of liquidity
lisans derecesi
undergraduate degree Noun, Education-Training
maaş derecesi
salary range
maaş derecesi
salary grade
maaş derecesi
salary scale
maaş derecesi
wage scale
maaş derecesi
pay scale
maddenin yorgunluk derecesi
fatigue strength
Mason derecesi
masonic degree
meridyen derecesi
degree of longitude
muharebe hazırlık derecesi
combat readiness
mükemmelliğin en üstün derecesi
pink of perfection
müsaade edilen hata veya fark derecesi
tolerance
nem derecesi
degree of humidity
normal maaş derecesi
ordinary scale of remuneration
oluş derecesi
incidence
ortalama ısı derecesi
mean temperature
paralel derecesi
degree of latitude
personelin çalışma ve verim derecesi
personnel performance
plastiklik derecesi
plasticity Noun, Physics
randıman derecesi
performance rating
risk derecesi
degree of risk
riziko derecesi
class risks
sabit ısı derecesi
stationary temperature
sabit kalan ısı derecesi
uniform temperature
sakatlık derecesi
degree of disablement
savunma gizlilik derecesi
defence classification
savunma gizlilik derecesi
defence defense classification
serbestleşme derecesi
degree of liberalisation
serbestlik derecesi
degree of freedom
sertlik derecesi
grade
sertlik derecesi
temper
sınavda en üstün başarı derecesi
summa cum laude
sıvı derecesi
degree of fluidity
sıvıların kaynama derecesi
boiling point
sorumluluk derecesi
degree of responsibility Noun
takdir derecesi
degree of discretion
talepteki değişme (tüketici talebindeki değişmenin derecesi
shift in demand
toprak ısı derecesi
soil temperature
tüketicinin vergi ödemekte olduğunu algılama derecesi
announcement effect
tüketim doygunluk derecesi
margin of consumption
üçüncü derece yanık
third-degree burn Noun, Medicine
vergi derecesi
taxation scale
vergi muafiyetinin derecesi
extent of taxation relief Noun
yararlılık derecesi
degree of utility
yüksek ısı derecesi
high temperature
yüksek lisans derecesi
master's degree Noun, Education-Training
yüksek rutubet derecesi
high percentage of moisture
yükselme derecesi
lift
zamanı iyi kullanma derecesi
time efficiency
azami derece
maximum
bir derece
partly Adverb
dayanılmaz derece
last straw
eşit derece
equal degree
ikinci derece
second class
ikinci derece
second rate
rutubet derece
degree of humidity
son derece
infinitely Adverb
son derece
exceptionally Adverb
son derece
exceeding
son derece
last
son derece
deeply Adverb
son derece
awfully Adverb
son derece
distinctly Adverb
son derece
extreme
son derece
enormously Adverb
son derece
most Adverb
son derece
profoundly Adverb
son derece
highly Adverb
son derece
immensely Adverb
son derece
only Adverb
son derece
strongly Adverb
son derece
heavily Adverb
son derece
endlessly Adverb
son derece
greatly Adverb
son derece
wildly Adverb
son derece
dearly Adverb
son derece
sadly Adverb
son derece
terribly Adverb
son derece
critically Adverb
son derece
utterly Adverb
son derece
eminently Adverb
son derece
vitally Adverb
son derece
tremendously Adverb
yeter derece
mark
yüksek derece
high degree
derece almak
(in a competition) to be placed Verb
derece derece
by degrees
derece derece
gradual
derece derece
by steps
derece derece
gradational
derece derece
by easy stage
derece derece değişen
gradient
derece derece gerçekleştirmek
to implement step by step Verb
derece işareti
calibration Noun
derece işareti
graduation Noun
son derece ...
... than all get out Adjective
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bulunulan yer, ... veya safha
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.