lame

  1. Adjective topal, ayağı/bacağı sakat.
    a lame old man. His arm was lame.
  2. Adjective sakat.
  3. Adjective zayıf, yetersiz, acemi(ce).
    a lame excuse. Sleeping too long is a lame excuse for being late. a lame effort.
  4. Adjective yorgun, uyuşuk, ağrılı, ağrıyan, sızlayan.
    His arms is lame from playing ball. lame back.
  5. Transitive Verb topallatmak, topal etmek.
  6. Transitive Verb sakatlamak, zayıflatmak, etkisiz hale getirmek.
  7. Noun zırh levhası, zırhın oynak yerlerini kaplayan üstüste levhacıkla.
yetersiz mazeret
geçmesi olanaksız görülen kanun önergesi
(a)
ABD yeni dönemde seçilmemiş fakat kısa bir süre daha çalışan senato/kongre üyesi. (b) zavallı/biçare
kimse, (c) borçlarını ödemeyen borsa simsarı, (d) sakat/geri kalan gemi.
seçim dönemi sona yaklaşmış ve yeniden seçilmemiş senato/kongre üyesi. Noun
sakat/kötürüm kimse. Noun
borsada borçlarını ödemeyen kimse. Noun
boş mazeret
uydurma mazeret
sudan bahane
kötü yönetilen hükümet
(US) seçimden sonra yapılan toplantı dönemi
inanılmaz hikâye
zorlaştırılan yönetim dönemi
çaresiz kalmış birini güçlükten kurtarmak. Adjective
lâme (kumaş): parlak ipekli/pamuklu/reyon kuma. Noun
(Fr.) lame

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Gümüş ve altın görünüşü veren mâden ... mâden görünüşlü ipliklerle dokunmuş