early

English-Turkish Translation

  1. erken.
    to get up early: erken kalkmak.
    early riser: erkenci, erken kalkan.
    in the early
    morning: sabah erkenden.
    An early bird gets worm: Erken kalkan yol alır (Erken kalkanın kısmeti bol olur).
    too early: çok erken.
    early in the winter: kış başlangıcında.
    I am one hour early: (Vaktinden) bir saat erken geldim.
  2. ilk, ilkel, baş(langıç).
    during the earlier months of the year: yılın ilk aylarında.
    early
    in the year: yılın başlangıcında.
    early youth: ilk gençlik.
    at an early age: çocukken.
    early in the list: listenin başında.
    at your earliest convenience: sizin için uygun olan ilk fırsatta.
  3. eski.
    earlier times: eski zamanlar.
    in early days: eskiden.
    my earliest recollection:
    en eski anılarım.
    early French architecture: eski Fransız mimarisi.
  4. vakitsiz, vaktinden evvel.
    an early death: vakitsiz/genç iken ölüm.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

give early indication of one's talent
becerisini küçük yaşta göstermek Verb
(vegetables , fruit) very early
turfanda
be determined to start early
erken yola çıkmaya karar vermek Verb
exert oneself to arrive early
erken gelmeye gayret etmek Verb
figure on someone arriving early
birinin daha erken geleceğini hesaplamış olmak Verb
general disposition to leave early
genel erken ayrılma isteği
have a strong aversion to getting up early
sabahları erken kalkmaktan nefret etmek Verb
retire early
erken yatmak Verb
rise early
erken kalkmak Verb
she is averse getting up early
sabah erken kalkmaktan nefret eder
too early
vakitsiz
too early
mevsimsiz
early adopters
erken benimseyenler (yeni piyasaya sunulan bir ürünün ilk dalga müşterileri Noun
early and late
erken veya geç demez, vakti saati yok, sabah akşam, bütün gün.
early answer
bir an önce cevap
early bargain
menkul kıymetler borsasının kapanışından sonra akdedilen alımlar ve satımlar
early bargain
ertesi günün ilk işlemleri olarak kabul edilir
early bargain
bunlar
early bird
erken kalkan.
The early bird catches the worm: Erken kalkanın nasibi bol olur.
early bird
erkenci, erken kalkan/davranan/gelen kimse. Noun
early bird
Avrupa ile ABD arasında telefon/TV haberleşmesi sağlayan uydu. Noun
early bird catches the worm
erken kalkan yol alır
early closing
erken dükkân kapama
early closing act
(Br) dükkân kapama kanunu
early dementia
erken bunama Noun, Medicine
early diagnosis
erken teşhis Noun, Medicine
early door
(tiyatro) seanstan yarım saat önce açılan kapı
early elections
erken seçim
early general election
erken genel seçim
early in the list
listenin başlarında
early in the year
yılın ilk aylarında Adverb
early intervention
erken müdahale Noun
early mail
sabah postası Noun
early morning
yarın erkenden
early morning edition
sabah erken baskısı
early on
başlangıçta, ilk safhada/kademede.
early reply
çabuk cevap
early retirement
erken emeklilik Noun, Law
early retirement scheme
erken emeklilik planı
early returns
çabuk kâr
early riser
erkenci
early riser
sabah erken kalkan kişi
early roes
çabuk ciro
early school leaving
okulu erken terk etme (Kaynak: CEDEFOP) Noun, Education-Training
early spring
ilkbaharın başında
early train
erken saat treni
early vegetables
turfanda sebze
early warning
erken uyarı
early warning satellite
erken uyarı uydusu
early warning signal
erken uyarı sinyali Noun
early warning station
erken uyarı istasyonu
Early Warning System
Erken Uyarma Sistemi: düşman uçaklarının yaklaştığını önceden haber veren radar ağı. Noun
air early warning
hava erken uyarısı
an early reply would oblige us
lütfen acele cevaplandırmak rınız
arrive early for a meeting
toplantıya erken gelmek Verb
as early as
daha, henüz, ta.
as early as 1900: daha 1900 yılında.
as early as tenth century: ta onuncu yüzyılda.
as early as possible
mümkün olduğu kadar çabuk
at an early date
yakında, yakın bir tarihte.
at an earlier date: daha yakın/kısa bir zamanda.
at an early stage of our history
tarihimizin ilk dönemlerinin birinde
call for an early election
erken seçim istemek Verb
defence defense early warning line
radar erken ihbar
detect at an early stage
(hastalık) başlangıç safhasında keşfetmek Verb
discount a bill for early payment
bir senedi kırmak Verb
discount a bill for early payment
bir senedi vaktinden önce paraya çevirmek Verb
distant early warning
erken uyarı
distant early warning line
uzak erken uyarma ve ikaz hattı
get away early from a reception
bir resm-i kabulden erken kurtulmak Verb
get in five minutes early (train)
(tren) beş dakika erken gelmek Verb
in early trading
seansın ilk saatlerinde Adverb, Banking
in the early hours of the morning
sabahın köründe
it's early closing day today
dükkânlar bugün erken kapanmak ıyor
keep early hours
erken yatıp erken kalkmak.
keep early hours
eve erken dönmek. Verb
keep early hours
erken yatmak. Verb
make an early booking
vaktinde yer ayırtmak Verb
make an early start
erken yola düzülmek Verb
my early life
gençliğim
opt for early retirement
erken emekliliği seçmek Verb
practice practise early rising
erken kalkma alışkanlığı edinmek Verb
propose an early start
erken yola çıkmayı teklif etmek Verb
run at less than a third of the early 1970s level
1970 yılları başındaki seviyenin üçte birinin daha aşağısında olmak Verb
set an early date
erken bir tarih tespit etmek Verb
starting in early ...
...'in başlarından itibaren Adverb
the early hours
erken yatıp erken kalkma
turn up early for work
işe erken gelmek Verb
Planning and Early Warning Unit
Planlama ve Erken Uyarı Birimi
English-Turkish phrases from Zargan's own database