flip

  1. Verb fiske vurmak, fiske vurarak havaya fırlatmak, başparmakla vurup havaya fırlatmak/atmak, fırlatıp atmak.

    to flip a coin: yazı-tura atmak.
    He flipped the coin on the counter.
  2. Verb (havaya fırlatarak) döndürmek, çevirmek.
    to flip an egg over in the pan. He flipped the pages of the book.
  3. Verb (kol/kanat vb.) sallamak, çırpmak.
  4. Verb darılmak, küsmek, kırılmak, bozuşmak.
    He flipped over his new girl friend.
  5. Verb (âni olarak) kapa(n)mak, düş(ür)mek.
    She flipped her fan shut. The branch flipped back.
  6. Verb (a)
    flip out ile ayni anlama gelir. (aklını) oynatmak, kaçırmak, sapıtmak.
    He really flipped
    after his experience in the war. (b) tepesi atmak, öfkelenmek, zıvanadan çıkmak, (c) heyecandan zıplamak, çok heyecanlanmak, sevinmek,
    mec. bayılmak.
    I knew you'd flip when you saw my new car.
  7. Noun fiske, hafif vuruş, fırlatma, atma.
  8. Noun sarsma, sarsıntı, ânî hareket, çevirme, döndürme.
  9. Noun takla (atma), (özellikle havada atılan takla).
    The airplane took a flip just before it crashed.
  10. Noun bir çeşit alkollü içki: şarap/likör, şeker ve yumurta ile yapılır ve üstüne Hindistan cevizi ekilir.
  11. Adjective arsız, küstah, patavatsız, münasebetsiz, yersiz, sırnaşık, şımarık, yılışık.
(a) tepesi atmak, zıvanadan çıkmak, sabrı tükenmek, (öfkeden) deliye dönmek, (b) delirmek, aklını kaçırmak.
yazı tura atmak Verb
çevir-göster: kolayca çevrilip seyircilere gösterilen karton üzerine yapılmış resim/grafik vb. Noun
kauçuk sandalet
dönüşümü tamponlama
mandallı şalter
parmak arası terlik Clothing-Fashion
(sigara külünü) fiske vurup düşürmek.
(sayfaları) çevirmek.
gramofon plağının arka yüzü. Noun
birine hareket çekmek Verb
birine orta parmakla hareket çekmek Verb
birine orta parmakla hareket çekmek Verb
birine hareket çekmek Verb
incelemek Verb
sayfalarını karıştırmak Verb
): (kitap) karıştırmak.
şeker ve sütten yapılan alkollü bir içki
yumurta