flop


  1. flop down: pat diye düşmek, birden düşüvermek, yığılmak, çökmek, kendini atmak.
    He flopped down into the chair.
  2. flop over: dönüvermek, bir taraftan/partiden öbürüne geçivermek.
  3. başaramamak, başarısızlığa uğramak,
    mec. suya düşmek.
    The new plan flopped dismally.
  4. (kuş kanadı gibi) vurmak, çıp(ın)mak.
    The fish flopped hopelessly on the deck.
  5. kaldırıp atmak, lap diye bırakıvermek/düşürmek, pat diye bırakmak.
  6. acemice kaldırıp yere vurmak, acemice kendini bırakıvermek/atıvermek.
    flop about: acemice çırpınmak.

    He can't swim, he just flops about in the water.
  7. uyumak.
  8. çarpma (sesi), çırpınma, yere/suya düşen şeyin çıkardığı ses: pat, cop, lap, güm, vb.
    He fell with
    a flop into the water: Cop diye suya düştü.
  9. başarısızlık, başarısız teşebbüs (eser, icat vb.) falso, fiyasko.
    The new play was a flop.
  10. çökme, devrilme.
  11. uyuyacak yer, uyuma fırsatı.
  12. döneklik, dönüverme.
  13. (a) dosdoğru, tamamıyla, (b) pat diye, paldır küldür.
    She fell flop on the floor unconscious:
    Bayılarak pat diye yere düştü.
suya karın üstü düşerek dalış.
belly-flopper/-whopper: karın üstü suya dalan. Noun
kauçuk sandalet
halkça değerlendirilen televizyon programı
ağır bir yükü yere bırakıvermek Verb
(US) parti değiştirmek Verb
dönüşümü tamponlama
mandallı şalter