honor

  1. Noun ırz
  2. Noun şan, şeref, şöhret.
    in honor of: şerefine.
    A ceremony in honor of those killed in battle.

    to earn a position of honor: şerefli bir mevki kazanmak.
    The honor goes entirely to him: Şeref tamamıyla ona aittir.
    Win honor in war: Savaşta şeref kazanmak.
    To whom have I the honor of speaking: Kiminle konuşmak şerefine nail oluyorum/Kiminle teşerrüf ediyorum?
  3. Noun onur, namus, dürüstlük.
    a man of honor: namuslu bir adam.
    to act with honor: dürüst davranmak.

    bound in honor: namus borcu sayan.
    code of honor: ahlâk/dürüstlük kuralları.
    word of honor: namus/şeref sözü.
    leave something to someone's sense of honor: bir şeyi birinin sütüne/namusuna bırakmak.
  4. Noun yüz akı, şeref/iftihar kaynağı, övünme kaynağı.
    to be an honor to one's profession/family.
    He's
    an honor to his parents: Ailesinin yüz akıdır/iftihar kaynağıdır.
  5. Noun saygınlık, itibar, saygıdeğerlik.
    to be held in honor. Our honor is at stake.
  6. Noun saygı (gösterisi), ululama, tazim, hürmet.
    to be received with honor.
    Give honor to the dead:
    ölüye saygı göstermek.
    last honors: ölüye karşı gösterilen son saygı.
    We pay honor to heroes. Show honor to one's parents.
  7. Noun ayrıcalık, imtiyaz, şeref.
    to have the honor of serving in a prize jury. Would you do me the honor of dancing with me?
  8. Noun
    honors: nişan, rütbe, paye, şöhret, ün.
    political honors. He received many honors.
  9. Noun sayın: yargıçlara, belediye başkanlarına verilen tazim unvanı.
    His honor, Your honor şeklinde söylenir.
  10. Noun iffet, namus, fazilet.
  11. Noun
    honor card ile ayni anlama gelir. (iskambilde) en yüksek 4 veya 5 koz.
  12. Noun topa ilk vurma imtiyazı.
  13. Transitive Verb saygı/hürmet göstermek/sunmak, saymak, hürmet etmek.
    People came to honor their leader.
  14. Transitive Verb şeref vermek/bahşetmek, onurlandırmak, teşrif etmek, itibarını artırmak, ululamak, tebcil etmek.
    to
    be honored by a royal visit.
    We would be honored if you visit us: Ziyaretinizle bize şeref verirsiniz.
  15. Transitive Verb (daveti nezaketle)) kabul etmek.
    to honor an invitation.
  16. Transitive Verb (bono, çek vb.) kabul edip karşılığını ödemek, muteber addetmek.
    honor a debt/a bill: borcunu/faturayı
    ödemek.
    to honor one's signature: taahhüdünü yerine getirmek.
  17. Transitive Verb (dansta) eğilerek selamlamak.
  18. Adjective onursal, şeref+, onur+, saygınlık+, itibar+.
(a) mes'uliyetini müdrik olmak, hareketlerinin sorumluluğunu kabul etmek, (b) sözünün eri olmak, vaadini
tutmak.
He was on his honor not to divulge the secret.
upon my honor: şerefim/namusum üzerine.
izzetli Adjective
izzetlice Adverb
sancak nişanı
şeref ve haysiyet davalarına bakan mahkeme (askerî mahkeme gibi). Noun
(a) saygı/hürmet/itibar göstermek, saymak, hürmet etmek.
20 heads of state attended the Queen's coronation
to do her honor. (b) şeref kazandırmak, itibarını yükseltmek.
şeref/gaza meydanı, savaş alanı, muharebe meydanı. Noun
saygı birliği, ihtiram kıtası. Noun
şeref kıtası.
şeref/merasim kıtası. Noun
Lejyon Donör: Fransada 1802'den sonra verilmeye başlanan şeref nişanı.
(kraliçenin/prensesin) nedime(si).
baş nedime (kraliçe veya prensesin). Noun
yenge: düğünde geline kılavuzluk eden kadın. Noun
şeref madalyası, savaş kahramanlarına ABD kongresinin verdiği en büyük şeref nişanı.
haysiyet/şeref meselesi, haysiyeti etkileyen şey. Noun
meslek şerefi Noun
meslek onuru Noun
iade-i itibar Noun
yemin, and, şeref/namus sözü. Noun
honor ile ayni anlama gelir. (iskambilde) en yüksek 4 veya 5 koz.
saygı birliği, ihtiram kıtası. Noun
şeref/merasim kıtası. Noun
namus cinayeti Noun, Sociology
töre cinayeti Noun, Sociology
(a) şeref pâyesi/rütbe/nişan verilenlerin listesi, (b) (okullarda) iftihar listesi.
(okullarda) iftihar listesi. Noun
kitabe: savaşta ölenlerin adları yazılı levha. Noun
güven-düzen: okullarda öğrencilerin, cezaevinde tutukluların düzen ve kurallara uymalarına nezaret etmeyip
onu kendi şeref ve namuslarına bırakan düzen.
Noun
(a) saygı/hürmet/itibar göstermek, saymak, hürmet etmek.
20 heads of state attended the Queen's coronation
to do her honor. (b) şeref kazandırmak, itibarını yükseltmek.
bir işi yapmayı namus/vicdan borcu saymak.