My kind words led up to a request for money. His speech led up to a discussion of war. (b) (bir konuya vb.) ihtiyatla/çekinerek girmek/temas etmek.
He led up carefully to his proposal. (c) … demek istemek, sözü/konuyu belirli bir hedefe götürmeye/sevketmeye çalışmak.
What are you leading up to? Ne demek istiyorsun? (d) götürmek, ulaştırmak.
This road leads up to Çankaya. This staircase leads up to the roof.
lead up to a subject: sözü bir konuya götürmek/çevirmek. (e) … ile sonuçlanmak.
The years that led up to the war. The events that led up to revolution.